Vahiyden Kültüre sözleri ve alıntılarını, Vahiyden Kültüre kitap alıntılarını, Vahiyden Kültüre en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Eyvah! eyvah! ne kadar uzaklaştık. İnsanlardan güven kayboldu. Söylenir yapılmaz, bilinir sabredilmez. İman vardır ama yakine ulaşmamıştır. Ne oluyor bana; erkekler görüyorum akılları yok. Hışırtılar duyuyorum, kimsecikler yok. Evet, yemin ederim ki, cemaat içeri girip çıktılar, öğrendiler, sonra da inkâr ettiler. Önce haram dediklerine sonra helâl dediler. Sizin dininiz, dilinizin üzerindeki lokma gibidir. Birinize "hesap gününe inanıyor musunuz?" diye sorulursa "evet" der. O ceza gününün sahibine yemin olsun ki yalan.
Hasan-ı Basri (Nedvî 60)
Haberiniz olsun, iman çarkı (ilelebet) dönecektir. Bu çark her nerede dönüyorsa Allah'ın kitabına uygun olarak döndürün. Haberiniz olsun Sultan ve Kitap birbirinden ayrılacaktır. Sakın sakın siz Kitap'tan ayrılmayın. Haberiniz olsun başınıza öyleleri reis (emir) olarak geçecek ki onlara itaat etseniz sizi dalalet ve sapıklığa atarlar, itaat etmeyip isyan etseniz sizi öldürürler. " Orada bulunanlardan birisi sorar: "Ey Allah'ın Resulü ! Pekala ne yapalım?" Resülüllah (sav) : "İsa'nın ümmeti gibi yapın. Onları ateşe attılar, testere ile biçtiler (fakat yine de dinlerinden dönmediler) . Allah'ın taati uğruna ölmek, Allah'a isyan içinde yaşamaktan daha hayırlıdır. (İbn'u Hacer, el-Metalibu'l-Aliye 4/267: Heysemi, Mecmau'z-Zevaid 5/228)
Şeyhlerin duyular ötesi alemle ilişki kurabilmeleri,gaybdan haber vermesi(!),insan kılığından çıkıp hayvan kılığına girebildiği inancı,uçabilmesi,suda yürümesi,ateşte yanmaması vs. şeyhle ilgili inançlardan olan şamanist unsurlardır.Vecd haline geçmek için müzik aletleri çalmak,sema,raks,müzik(ilahi) gibi şeylerden yararlanmak,muskalarla kötülüklerden korunmak,şeyhe kayıtsız şartsız itaatin gerekliliği gibi inanç ve uygulamalar da şamanizmin tasavvuftaki etkileri arasında yer alır.
"İlim öğrenen amel için öğrenmiyor. Fıkıh öğrenmek dünyalık oldu. Ahiret hatıra getirilmez oldu. Büyükler horlandı, küçükler öne geçirildi. Kötüler yükseldi, iyiler aşağılandı. İlim adamına uyulmuyor, halim selim insanlardan haya edilmiyor. Bid'atler Sünnet oldu, Ömer gelse değiştiremez oldu, ölüm alimlere kızıl altından sevimli oldu. Cahiller alimlere, bayağı insanlar hayalılara galebe çaldı. Din işlerini ehli olmayanlar üstlendi. Cehalet ölçüsünce, her cahil aşırı çirkinlikler yapar oldu.
Tasavvufta belirtildiği gibi mutlaka her şeye rağmen bir mürşide itaat şartsa, buna Resullah’ın sevgili arkadaşları olan seçkin sahabelerden başkası daha lâyık değildir.
Şeriat alimlerini (fakihleri) eskiler olarak niteleyip, eskinin modasının geçtiğini ve rağbetin yeniye (kendilerine) olduğunu söyleyen Celâleddin Rûmi şeriatı ve onun yanısıra tek hakikat kabul ettiği bâtını ifade eden sözleriyle konuyu ortaya koyar: Şeriat muma benzer, yol gösterir. Fakat mumu ele almakla yol aşılmış olmaz. Yola düzeldin mi o gidişin tarikattır, maksadına ulaştın mı o da hakikat. Bunun için "Hakikatlar meydana çıksaydı şeriatlar, yollar bâtıl olurdu" denmiştir.
Islam'a yeni girmiş Türkler Anadolu'ya geldikleri zaman, oldukça eski bir geçmişe sahip olan Hıristiyan kültürü ile karşılaşırlar. Ebul Ferec'in belirttiğine göre, bu kültürün mensubu olan kişiler 13. yüzyılda, Anadolu nüfusunun halk çoğunluğunu teşkil etmekteydiler. Ancak 14. yüzyıla gelindiğinde azınlığa düşerler. Bir müddet sonra iyice azalırlar. Bu insanların Anadolu'dan kaçtıklarını veya Türkler tarafından yokedildiklerini söylemek mümkün değil. Çünkü eğer böyle bir iddia ileri sürülecek olursa, bunu destekliyecek delil bulunamayacaktır. Aksine Türklerle bu insanların gayet dostane yaşadıklarını gösterir birçok belge mevcut durumdadır. Tarihin tanıklığı ile öğreniyoruz ki bu insanlar din değiştirip müslüman olarak, Türkleşerek yeni yapı içerisinde erimişlerdir. Ancak bu değişim sırasında eski inanç ve uygulamalarından bir çok unsuru yeni mensubu oldukları yapıya taşımayı da ihmal etmemişlerdir. Bugün halk arasında hala yaygın olan, Türbe ve yatır ziyareti ve bununla ilgili tören biçimlerinde eski Hristiyan-Bizans özelliklerinin birçok etkisini bulabilmekteyiz.
Elbetteki masraflar çoktu ve bütün bunlar şu veya bu şekilde halktan alınan vergilerle karşılanıyordu. Zamanla masraflar arttıkça yeni vergi çeşitleri icad etmek alışkanlığı oluşur. Tarihçilerin kaydettiğine göre 10-14. yüzyıllar arası Mısır'ında "Havadan başka" herşeyden vergi alınıyordu. Masrafları karşıla- mak için fuhuş ve içkiden alınan vergiler, artık alışılmış şeylerdendi. Halk bazen bunlara büyük tepki gösterir, ayaklanmalar olur. Hatta bazı sultanların tahttan indirilmesi veya öldürülmesi bile gerçekleşir. Ancak bir sonraki yeni gelen sultan da eskisinden farklı olmaz. Çünkü ismi üzerinde, gerçekleştirilen yönetim şûra temelli İslamî yönetim değil, Farsi, Bizansi taklid eden sultanların bulunduğu bir beşerî sistemdir