Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Ve Zalim Ve İnanmış Ve Kerbela

Bekir Yıldız

Ve Zalim Ve İnanmış Ve Kerbela Gönderileri

Ve Zalim Ve İnanmış Ve Kerbela kitaplarını, Ve Zalim Ve İnanmış Ve Kerbela sözleri ve alıntılarını, Ve Zalim Ve İnanmış Ve Kerbela yazarlarını, Ve Zalim Ve İnanmış Ve Kerbela yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Otuz üç mızrakla dört kılıç darbesi indirdiler. Ama o gene de düştüğü kumlar üzerine kanı su gibi akarken, çırpınıp ayağa kalkmak istiyordu. Bu sıra, güneş küskünleşip bir buluta girdi. Uzakta, kopan fırtınanın ilk uğultuları duyuldu.
Ömür dediğin, şimşekten hızlı gelip geçer. Ama geriye, mazlumun yanında olanlar için, parıltısı sönmeyen bir ışık kalır ki, bu ışık mezarınızın bekçisi olur.
Sayfa 14 - Everest YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Belki de, şu dünyada, ölürken, suyun içinde ağlayan ilk kadındı Cu'de ...
“Bu halk, Hasan'a da inanmıştı,” dedi Muaviye. “Budur, halk inanır, ama halka da nerye kadar inanmak gerekir, bunu da yönetenlerin iyi hesap etmesi gerekir. Halk, gücün gölgesinde kaldıkça susar. Şey ... Fermanlar da önemlidir. İster gökyüzü, ister yeryüzü olsun, bu fermanlara halkı bir günde inandırmak gerekir. Yani fermanların mutlak olduğuna, kutsal olduğuna inandırmalıdır halkı. Bu sağlanabilirse, gerisi yağdan kıl çekmektir ya kumandan. Gün gelir, birisi başkaldı­rırsa, sanılır ki, fermanıara başkaldırmıştır o. Oysa başkaldıranın gerçek niyeti, fermanların arkasına sinmiş yöneticilerdir. Ama, başkaldırıcı, derdini anlatamadan, başını kaybeder.”
“Deveye çök dersin çöker. Kalk dersin kalkar. Yürü dersin yürür. Çöllere vurursun yüküyle, gık demez. Aç, susuz yürür günlerce. Bu, onun sabrıdır. Dillere destan sabrıdır. Halk da sabırlıdır. Ama bir de, kin diye birşey vardır, devede de, halkda da... İster deve olsun, isterse halktan birisi, yanındakine, karşısındakine yapılan eziyeti, haksızlığı görmemezlikten gelir. Ne zaman ki, kendi canlan yanar, işte o zaman öfkelenip kinlenirler.
“Zalim olabilmek için , güçlü olmak şarttır. Yelkenlere rüzgarlar, zalimlere de, güç yol açar. Ama, ancak ve ancak, gücünü paylaşabllirsen, zalimliğini unutturabilirsin. Şu orduyu kat önüne. Götür savaşların en kanlısına. Gık demeden, ölür ve öldürür. Ama, sonunda cebine birşeylerin girmesini bekler. Halktan, yoksul birisinin ellerini bağla ve kırbaçla. Eğer önüne ekmek koyabilmişsen, sesini çıkarmaz. Yoo, hem kırbaçlayıp hem de önündeki ekmeği almaya kalkışırsan, inan kumandan, günün birinde saldırır üzerine. Kılıçla, ekmeğin dengesi de budur işte. Kılıcını, ancak halka vereceğin ekmekle bileyebilirsin. Onun gözü, daha önce çıkardığın fermanlardan dolayı, senin hurmalı sofralarında değildir. Onun aklı, saraylardan arta kalacak ekmektedir. Bu durumdan yararlana bilirsem, gör, bak, Emeviler ne saltanat sürecek. Eee, biz saltanat sürerken, halka da, çölde, bir hurma ağacının gölgesini çok görmiyelim.»
Reklam
Sahibine kinlenmiş bir deve görürsen, ki bazan, en önde yürüyen, kervana yol gösteren eşek de çıldırtabllir bir deveyi, işte o zaman doğru mezbahaya ... Kes ve yok et ki, başkalarına kötü örnek olmasın. İnsanlara da böyle davranmalısın. Birisi, homurdanır mı oldu, vur başını. Vur ki, ibret olsun baş kaldırıya niyet tutmuşlara da... Sen, sen ol ey Abdullah, her zaman sabırla kini, terazinin iki kefesinde, altın tartar gibi tart. Sakın ola, biri öbü­ründen ağır basmasın. Sabrı ağır çektirirsen, miskinlik başlar. Öfkeyi ağır çektirirsen, kendinden olursun. Dengeyi, bu dengeyi tutturmak da, her kula nasip olmaz hani. Sıkışır kalırsın, durduk yerde. İşte o zaman da, fetihlere çık. Vur gel, topla ve dağıt. Bu avucuna koyduklarını, öbür avucunda azaltarak da olsa, dağıt. Yeter ki, dağıt ve doyur. Kimse hesap sormaz senden, bu değirmentn suyu nereden geliyor, diye ... Senin adına da, kendi adına da ölür ve öldürür. Ama, az da olsa payını ister. İşte, aza razı olmayı da, gökyüzüne kalkan kılıcınla sağlayabilirsin. Değirmenin suyunu hesap etmez ya, bardağındaki bir damla suya uzanırsan, gülümser, boyun eğiyormuş gibi görü­nür. Heyhat ki, haIkın en tehlikeli anı bu andır.
“Ben elçiyim,” dedi. “Elçiye bilirsin zeval olmaz. Halifemiz der ki, Hazreti All'nin, bir de Hü­seyin isminde oğlu vardır. Görülmemiştir biatımda. Tören bitmeden, kardeşini de göndersin Hasan.” 𝘏𝘢𝘻𝘳𝘦𝘵𝘪 𝘏𝘢𝘴𝘢𝘯 𝘺ü𝘳ü𝘥ü 𝘮ü? 𝘏𝘢𝘻𝘳𝘦𝘵𝘪 𝘏𝘢𝘴𝘢𝘯 𝘶ç­𝘵𝘶 𝘮𝘶? 𝘏𝘢𝘻𝘳𝘦𝘵𝘪 𝘏𝘢𝘴𝘢𝘯 𝘺𝘦𝘳 𝘺𝘢𝘳ı𝘭𝘥ı, 𝘺𝘦𝘳𝘪𝘯 𝘢𝘭𝘵ı𝘯𝘢 𝘮ı 𝘨𝘪𝘳𝘥𝘪, 𝘢𝘯𝘭𝘢şı𝘭𝘢𝘮𝘢𝘥ı...
Dedesi oradaydı. Babası oradaydı. Onların da bir sesi vardı, şu dünyaya kalmış yadigar. İşte, o sesleri duyuyor gibiydi: “𝘡𝘢𝘭𝘪𝘮𝘦 𝘬𝘢𝘳şı, 𝘮𝘢𝘻𝘭𝘶𝘮𝘭𝘢𝘳ı𝘯 𝘺𝘢𝘯ı𝘯𝘥𝘢 𝘰𝘭𝘶𝘯” “İ𝘯𝘴𝘢𝘯𝘢, 𝘬𝘪 𝘥üş𝘮𝘢𝘯ı𝘯ı𝘻 𝘣𝘪𝘭𝘦 𝘰𝘭𝘴𝘢 𝘪ş𝘬𝘦𝘯𝘤𝘦 𝘦𝘵𝘮𝘦𝘺𝘪𝘯”
Halife Hasan çöktü olduğu yere. Ağlıyordu. Gün boyu ağladı. O evine döndü. Çölün ağlaması,bütün bir gece sürdü.
Reklam
Aklında hep aynı soru vardı: Çoğunluğun sesini nasıl boğulabilirdi? Güneş, yüzünde doğmuş gibi oldu ansızın. Çözümü bulmuştu: Ordular... Ancak güçlü, acımasız bir orduyla Müminlerin Emiri olabilirdi...
Sayfa 27 - MuaviyeKitabı okudu
Bu kılıç, son defa öldürmeliydi birisini. O insan da, dünyanın en kötüsü olmalıydı. 24
Sayfa 24 - Hz. HəsənKitabı okudu
Yüz yüze baktığımızda, kuldan utanırsanız, içinizdeki Allahın aynasına dönün.
Mülcem Muradi'ye işkence etmeyesiniz. Ama, o kılıcı ki, son olarak, dünyanın en kötü insanını öldürmek için bilemiştir. Sorasınız halka. Hoşnut değillerse babanızdan, birisinin vebali kalmışsa boynumda, azat edin, gitsin. Yok eğer tersi-çıkarsa, o ölsün bu kılıçla.
“Baba,” diye bağırdı Hüseyin. “Zalimlerle, mazlumlar nasıl bir arada yaşıyacak?” Gülümsemesi solgundu bu kez. Başını salladı. “İşte,” dedi. “Herşey bu düğümün çözülmesine bağlı. Siz, siz olun, zalime boyun eğmeyin. Zalimle, masum kavgaya tutuşursa, hep masumun, mazlumun yanında olun. Ömür dediğin, şimşekten hızlı gelip geçer. Ama geriye, mazlumun yanında olanlar için, parıltısı sönmeyen bir ışık kalır ki, bu ışık mezarınızın bekçisi olur. Ey Hasan, ey Hüseyin, mezarlarınız ışıklı mezarlardan olsun. Olsun ki, inanmış insanlar izlerini kaybetmesinler.”
151 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.