"Değişikliğin cazibesi veya yaşanan bir olayın heyecanı yoktu ama huzur beni öylesine mutlu ediyordu ve değişikliği o kadar az arıyordum ki, her türlü heyecanı huzursuzluk olarak algılıyor, benden uzak durmasını arzu ediyordum."
"Gürültülü ve çok sözlü bir sahne değildi:bunun için müteşekkirdim, ama duygu doluydu ve bardak iyice köpürmedikçe ya da taşmadıkça insan kendini daha da ezilmiş hissediyordu. Bütün ateşli ve kontrolsüz durumlarda, küçümseme ve istihza duyguları yorgun izleyiciyi rahatlatır; halbuki ben, sağduyunun tesiri altında koca bir esir gibi kendi isteğiyle eğilen bu tip bir duygusallığı son derece külfetli buluyordum."
Bilge insanlar herhangi birinin mükemmel olduğunu düşünmenin akılsızlık olduğunu, sevmeye ve sevmemeye gelince, herkesle arkadaş olmamız ama kimseye tapmamamız gerektiğini söylerler.
“Bilge insanlar herhangi birinin mükemmel olduğunu düşünmenin akılsızlık olduğunu, sevmeye ve sevmemeye gelince, herkesle arkadaş olmamız ama kimseye tapmamamız gerektiğini söylerler.”
Çok kendine mahsus bir çocuk. [...] Bu dünyada nasıl ayakta kalacak ve ya bu hayatla nasıl savaşacak? Yaşayacağı sarsıntılara ve reddedilmelere, küçük düşürülmelere ve yalnızlığa nasıl dayanacak? Kitapların ve kendi mantığımın bana anlattığına göre bunların hepsi insanlar için.
"Olumsuz konuşmaktan uzaklaşıp, okuyucunun beni bundan sonraki sekiz yıl boyunca, durgun bir havada, kıpırtısız bir limanda pinekleyen bir tekne gibi, küçük güvertesinde yüzü gökyüzüne dönük, gözleri kapalı, uzun bir duaya gömülmüş dümenci gibi hayal etmesine izin vereceğim."
Burada, bu dört duvar arasında bir ıstırabın seyircisi olmak, belki de zaman zaman huysuzluğun boy hedefi haline gelmek, hepsi bittiğinde, bütün bunlar yüzünden gençliğim, en hafif deyişle gençliğim mutsuz geçip gitmiş olacaktı.
Gene de bitkin görünüşümün üstünde durmuyordum. Bozulmanın sadece dış görünüşümde olduğuna inanıyordum; yaşamın kaynaklarında hala hayatı hissediyordum.
Eğer yirmi sene daha bu sabır gerektiren hayatını sürdürseydi, sahip olduğu bu şeyler için, ben de onunla yirmi sene sürüklenebilirdim. Ama kaderde yazılan farklıydı. Görünüşe göre harekete geçmeye teşvik edilmeliydim. Kışkırtılmam, yönlendirilmem, acı çekmem ve çaba göstermeye zorlanmam gerekiyordu. Sert bir inci gibi değerli gördüğüm insan sevgisi parmaklarımın arasında erimeli, bir dolu tanesi gibi eriyip gitmeliydi. Sahiplendiğim küçük görev kolaylıkla tatmin olan bilincimden çekilip alınmalıydı.
"Bilinenin çok ötesinde bir aşktı, ne aşkımızdan ne de ondan, hiç şüphe etmedim: öylesine şerefli, korunmuş ve yüceltilmiş bir aşktı, verildiği kadını ne kadar mutlu etmişti."