Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Waldo Sen Neden Burada Değilsin?

İsmet Özel

Waldo Sen Neden Burada Değilsin? Gönderileri

Waldo Sen Neden Burada Değilsin? kitaplarını, Waldo Sen Neden Burada Değilsin? sözleri ve alıntılarını, Waldo Sen Neden Burada Değilsin? yazarlarını, Waldo Sen Neden Burada Değilsin? yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
“Patlayan masal!”
Karşılaştığımız bunalımlı durumların her açıklamasına “bunların hepsi masal” deyip dirsek çeviremeyiz. Açıklama olarak bize sunulanların masal karakteri besbelli olsa bile onlara ilgi ile bakabiliriz. Masalların ilginç olmadıklarını kim ileri sürebilir? Masalı ilginç bulmak, incelemeye, ayrıştırmaya değer bulmak başka, masala inanmak yine başka. Bir masalın uyku verip vermediği biraz da bizim o masala avunmak, gerçekleri göğüslemekten kaçmak üzere yönelip yönelmediğimizle bağlantılı, çünkü bunalımlı durumlar karşısında getirilen açıklamalar bilim alanında bile masal karakterli olabilirler. ( Bilimin başlı başına koskocaman bir masal olmadığını kim söylemiş?). XVIII. ve XIX. yüzyıl fiziğinde cisimlerin içine sinmiş bir eterin varlığına inanıldı. Fizikçiler XX. yüzyılda atomun varlığına inanmakla kalmadılar, bombasını bile yaptılar. Evet, patlayan masal!
Masallara kanma.
Ne zaman zor bir durumla, yalnızca düşüne düşüne anlayabileceğimiz, bazı araştırmalar yaparak açıklayabileceğimiz bir durumla karşılaşsak; birileri kalkıp buna kısa yoldan bir açıklama getirir, bazı kolay adlandırmalarda bulunur, bize bir masal kurar. Biz bu masallara kandığımız kadar insanlığımızı sıradanlaştırırız. İnsan olmanın özellikli vasıflarından uzaklaşırız. İnsanlığımızı hakkıyla yeniden ele geçirmemiz, insan olarak kendimize gelmemiz, ancak bize uyku veren bu türden masalların etkisinden sıyrılmakla başlayabilir.
Reklam
Yaşamak savaşmaya, savaşmak yaşamaya değer mi?
İnsanların çoğunluğu kendilerine sunulmuş anlama kalıplarını ve toplum tarafından geçerli sayılmış eyleyiş biçimlerini eleştirmeksizin benimserler. Bu kalıp ve biçimleri eleştirmeye güçlerinin yetmeyeceğini düşünürler. Böyle insanlar bilinçli bir savaş yürütmezler, kendilerine özgü yolu aramazlar. Savaşın gereğini yerine getirirler ve üzerinde bulundukları yoldan giderler. Sorgusuz, sualsiz. Azınlıkta bulunan bazı insanlar ise savaşın gereğini yerine getirip getirmeme konusunda bir açıklığa varmak isterler. Yaşamak savaşmaya, savaşmak yaşamaya değer mi? Bu soru bir kez soruldu mu, artık cevaplandırılmış demektir. Çünkü “Ne için?” sorusu, onun bir şey için olması zorunluluğunu anlatır. Savaşı sorgulamayalar onun neye değdiğini bilmeye de uzak kalacaklardır.
Durup düşünürüz. Artık bizim için ne pahasına olursa olsun yaşama savaşını devam ettirmek değil, bu savaşı tanıdığımız bir meydanda ve meşru saydığımız muharebe usûlleriyle devam ettirmek önemlidir. Böylelikle alıp başımızı gitmek yerine, kendi yolumuzda yürümek tercihini yapmış oluruz.
Şiirin sağlam bir kalkan olduğunu o günlerde daha iyi anladım
Reklam
Birçoklarına göre hayat olağan akışı içinde geçip gidiyor. Ben neyin olağan, neyin olağandışı veya olağanüstü olduğunu doğru dürüst tartamamanın acısını çekiyorum.
Hayat sanki kendini mecbur ettiğim ve kendimi ruhsal olarak bağlamamak için özel çaba harcadığım işlerden ibaret .
Neyin aslını öğrendiysem orada acı beni buldu.
Sayfa 223 - Tiyo Yayıncılık
Yol dediğin zahmetine yolcunun katlandığı şeydir. O şey yol ise, yollardan biriyse inhiraf edilebilen bir şey olmalıdır. Öyle bir şey ki sizin yolu yarıda bırakma ihtimaliniz olduğu kadar yolun da sizi yarıda bırakma ihtimali vardır. Yoldaki bütün bu menfi özelliklerin önemi “müspet” olanı imkan dahiline sokuşundan geliyor.
Sayfa 210 - Tiyo Yayıncılık
Reklam
Türkiye'de sol mücadele, öğrenmeye açık yönüyle ne kadar olumlu bir görevi yerine getiren hareketliliğin temsilcisi olmuşsa, her öğrendiğini kısa sürede mutlaklaştıran ve bildiği kadarının bütün kapıları açabilecek bir anahtar olduğunu varsayan tavrıyla da bilginin üstünü örten bir olumsuzluğun sembolü haline gelmişti.
Sayfa 77 - Tiyo YayıncılıkKitabı okuyor
TAM İSABET !
. . . Fakat 1964 yılında yazdığım "(...)yırtsın öpüşlerimi paslı tenekeler, soyunup org çalayım" mısrasının Freud'un yazdıkları arasında bir yorumuna rastlayınca psikanalize bakışım değişti. Freud'un yazdığına göre rüyada çıplak olarak piyano çalmak obje olmaksızın bir cinsel doyum isteğinin belirtisiydi. Pes doğrusu! Tam isabet! Gerçi ben mısramın imgesine rüyada ulaşmamıştım ama şiir, uyanıkken rüya görmek değil mi?
Sayfa 76 - Tiyo YayıncılıkKitabı okuyor
Her fark ediş bir dönüm noktasıdır. Her dönüm noktası aranılan doğrunun bir parçasıdır.
Sayfa 183 - Tiyo Yayıncılık
Ne kadar değerli olduğumuzun ölçüsünü tanık olduğumuz bu dünyada bulamayacağız.
Sayfa 134 - Tiyo Yayıncılık
Kim olduğumuz sorusuna cevap ararken, aklımız hep, kim olacağımız sorusuyla karışıyor. Kim olacağımızı düşündüğümüzde ise kim olmak istediğimiz sorusu peşimizi koyuvermiyor. Gerçekte, kim olduğumuzu öğrenme süreci içinde bile kimliğimiz yeniden oluşuyor. Sanki Werner Heisenberg’in belirsizlik ilkesine tabi olmuş gibiyiz. Nerede olduğumuzu öğrenmeye çalışırken, nereye gittiğimizin bilgisi elimizden kaçıyor, eğer nereye gittiğimizi bilme gayretine kendimizi kaptırırsak nerede olduğumuzu unutma tehlikesine uğruyoruz.
Sayfa 103 - Tiyo Yayıncılık
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.