Zulüm, bir şeyi layık olduğu yerin gayrına koymak...
Büyük islam velisi şöyle diyor "Hakkı anacak yer gönüldür.
Ona gayri olanı koymak zulümdür!"
Ne için yaratıldık ve gönlümüzü nelerle dolduruyoruz...
İşte bütün mesele!...
Karanlıkların içinden çıkan Nur, her şeyi aydınlatan şuurdur ve Nurdan Nura yükseliş varlık tabakalarının aydınlanması demektir ki, sonunda bu yükseliş Nurlar Nuruna, yani Allah'a ulaşır...
İmanın yarısı olsaydı, yarım imanlı diyeceğimiz sınıf şöyle der:
— “Miraç sade ruhanîdir, cismanî değil…”
Derin mümin ise tam bir esrar anlayışı içinde hükmünü verir:
— “Miraç haktır; ve hem ruhanî hem de cismanîdir.
Cisim ve ruh beraber…
Bir mısram: "Gördüğüm, değildi bildiğim dünya"... Demek ki, yaşadığımızı sandığımız hayatın üstünde bir hayat var; ama onun bestesini zaptetmeye mahsus akort biz de eksik...
Hanesine gidip karısına saldıran adama mukavemet şöyle dursun, çözümü adamı kızdırmamak ve "şöyle biraz nefeslen sonra yine devam edersin" cinsinden bir hoşgörüye (!) ve evde onun varlığını meşrulaştırmaya bağlıyor! Oh be, yaşasın laik-demokratik devlet!
Allah'a şükürler olsun ki, bugün bizim divaneliğimizi söz konusu "Kafa tahtası eksik nonoş"ların keyfiyetinden ayrıcı değer nedir bilir sahici müslüman insan tipi Büyük Doğu-İbda Gençliği halinde ve devrim kasdıyla meydan yerindedir!