Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Kasım 2021

Yedikıta Dergisi - Sayı 159 (Kasım 2021)

Yedikıta Dergisi

Yedikıta Dergisi - Sayı 159 (Kasım 2021) Gönderileri

Yedikıta Dergisi - Sayı 159 (Kasım 2021) kitaplarını, Yedikıta Dergisi - Sayı 159 (Kasım 2021) sözleri ve alıntılarını, Yedikıta Dergisi - Sayı 159 (Kasım 2021) yazarlarını, Yedikıta Dergisi - Sayı 159 (Kasım 2021) yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Berceste
Ey muallim, âlet-i tezvîrdir eşrâra ilm Kılma ehl-i zulme ta'lim-i maârif zînhâr Fuzûlî (Mehmed) Ey öğretmen, şerli kimseler ilmi, yalan dolan ve fitnelerine alet ederler, sakın zalim ve adil olmayan kimselere ilim öğretme.
Tadında Bırakmak :)
(Bir şeyin ölçüsünü kaçırıp tadını bozmamak) Hayatın her sahasında ölçülü olmak lazımdır; yemede, içmede, uykuda, konuşmada, susmada, gülmede... Lafi uzatmak, tadını kaçırmak veya yapılan/ anlatılan bir şeyi tadında bırakmak ile alakalı bu deyim için şöyle bir kıssa anlatılır: Patlıcanları incire benzetemeyen köylü, o zamandan bu zamana kadar, meyvenin boyu büyümüştür, rengi değişmiştir diye düşünür. Patlıcanlardan birinin tadına bakar. Çiğnedikçe tatsız, tuzsuz bir şey olduğunu anlar. Suratını ekşiterek manava, "Bak hemşerim, gücenme dediğime, sen bunların boylarını fazla uzatıp bu sefer tadını kaçırmışsın." der. Saf bir köylü, çarşı pazar dolaşırken manavda taze incir görür. Bir miktar satin alır, köyün yolunu tutar. Yolda giderken incirlerin tadına bakar, yedikçe yiyeceği gelir, tadı damağında kalır. Aylar sonra tekrar şehre iner. Daha önce incir aldığı manavı arayıp bulur. İncirin mevsimi geçtiği için manavda incir yoktur. Köylü, incirin adını bilmediğinden, manava inciri "Dışı mor kayış, içi çekirdekli..." diye tarif etmeye çalışır. Manav, "Olsa olsa bunun anlatmak istediği patlıcandır." diyerek, köylüye bir okka patlıcan verir. Patlıcanları incire benzetemeyen köylü, o zamandan bu zamana kadar, meyvenin boyu büyümüştür, rengi değişmiştir diye düşünür. Patlıcanlardan birinin tadına bakar. Çiğnedikçe tatsız, tuzsuz bir şey olduğunu anlar. Suratını ekşiterek manava, "Bak hemşerim, gücenme dediğime, sen bunların boylarını fazla uzatıp bu sefer tadını kaçırmışsın." der.
Reklam
Biliyor muydunuz?
"Çar" kelimesinin kökeninin Sezar'a (Caesar) dayandığını, Roma İmparatorluğu yıkıldıktan sonra birçok imparatorluğun, (Roma Cermen İmparatorluğu, Doğu Roma İmparatorluğu /Bizans ve Rus İmparatorluğu) Roma İmparatorluğu'nun devamı ve Sezar'ın varisi olduğunu iddia ettiğini; Osmanlı'da Sezar'in unvanını ilk defa Fatih Sultan Mehmed Han'ın Kayser-i Rum (Roma Hükümdarı) şeklinde kullandığını...
İLK SERALAR VE BİR HATIRA
Tarih Ambarı MUSTAFA DEDELER İLK SERALAR VE BİR HATIRA Cennetmekân Sultan Mahmud Han zamanında Dârüssaåde Agası Hacı Besir Aga'nın meclisinde, yeni devlet ricâlinden servet ve zenginlik sahibi bir aga oturuyormus. Bu esnada Beşir Aga'ya, Üsküdar'da memleketin ilk kışlaklarını (seralarını) yaptıran Yemiscibası Hacı Ahmed Aga bir
Etme siyasetle sakın iştigal Berk-i siyasetle yanar perr ü bal Ömer Nasuhi Bilmen (Siyasetle sakın meşgul olma, siyaset şimşeği ile kol ve kanat yanar.)
Reklam
Fatih Sultan Mehmed’den Abdülmecid Han’a kadar, asırlar içinde teşekkül etmiş bir yapılar manzumesidir Topkapı Sarayı. Yapılan onlarca eklemeye rağmen sahip olduğu çizgiden kopmamış; her yeni, eskiye dayanarak gelişmiş, neticesi de ahenkli bir bütünlük olmuştur. Osmanlı sultanları, Abdülmecid Han’dan sonra bu mütevazı sarayda ikamet etmeseler de son sultan Vahdeddin Han dâhil, Bâbüssaâde’nin önüne kurulan taht ile hükümdarlığa başladılar. Cenazeleri de bu kapının yanındaki çınarın altından kaldırıldı. Cihan tahtındaki hükümdarlar için Topkapı Sarayı, bir saltanat gölgeliği, iki kapılı bir handı aslında. Bu ruh, mekâna da mekîne de hâkimdi. Bugün ülkemizin en çok ziyaret edilen müzelerinden Topkapı Sarayı, saltanat kapısı olan Bâb-ı Hümâyûn’dan at ahırlarına, Adalet Kulesi’nden aşçıların mescidine kadar ince bir düşüncenin mahsulü, zaman ve zemin ocağında pişmiş estetik bir anlayışın tezahürüdür. Saltanat Kapısı’nın halka bakan yüzünde, sarayın ve sultanın, insanlar nezdindeki yerini vurgulayan kitabeler vardır. İç yüzünde ise sefere çıkan hükümdara ve askerlerine zafer müjdeleyen ibareler yer alır. Karaağaların başı, sultanla doğrudan görüşebilen Dârüssaâde Ağası, ten rengine göre hareket edilmediğinin en müşahhas numunesidir. Padişah, bir karar verecekken, başını kaldırdığında şu sözü görür: “Hikmetin başı, Allah korkusudur.” Ve daha nice zariflikler, işaretler ve derin manalar…
34 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.