Asıl sevgi, parçalara taksim edilemez; sevdiğimizin sevilmeyen yeri yoktur.Sade cisim kusurlarını, vücut makinesine tabii çirkinlikleri değil, ruh bozukluklarını da severiz.Hatta bunlardan övünülecek meziyetler de çıkarabiliriz.Hepsi doğru! Fakat bu, benim bahsettiğim ayrılık, gerek fizik, gerek moral, ne güzellik, ne çirkinlik, ne meziyet, ne kusur hiçbir tasnife giremeyen ve aşkla bile duygularımızı uyuşturamayan bir halettir.Yabancı bir ses, bir koku, bir renk ve bir şekildir ki kendi açık havanızdan ve benliğinizden ara sıra o muhite düştüğünüz zaman beş duygunuzdan hiç olmazsa biri incinir.”
syf 136
Yezidin Kızı’nda, Marsilya’dan Orta Doğu’ya sefer yapan bir gemide tanışan Zeliha ile Hikmet Ali’nin peşinde Suriye çöllerinin egzotik ortamına sürükleniyoruz.
Yezidi kültürünü de yakından gözlemliyoruz.
Çok sevdiğim bir yazardan, aşk odaklı bir kitap okumak, onun; aşka, ayrılığa bakışını görmek etkileyiciydi.