Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Zamanın İçinden Zamanın Dışından Gelenek ve Modernlik Arasında

Besim Dellaloğlu

Zamanın İçinden Zamanın Dışından Gelenek ve Modernlik Arasında Gönderileri

Zamanın İçinden Zamanın Dışından Gelenek ve Modernlik Arasında kitaplarını, Zamanın İçinden Zamanın Dışından Gelenek ve Modernlik Arasında sözleri ve alıntılarını, Zamanın İçinden Zamanın Dışından Gelenek ve Modernlik Arasında yazarlarını, Zamanın İçinden Zamanın Dışından Gelenek ve Modernlik Arasında yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Batı'da modernlik büyük ölçüde burjuvazinin iktidar yürüyüşü esnasında ortaya çıkan toplumsallıktır. Proletarya ise bu anlamda modernliğin alternatif ötekisidir. Biz Batı'dan modernliğin kurumlarını, okullarını, yasalarını, kıyafetlerini, alfabesini aldık ama burjuvazisiyle proleteryasını alamadık! Çünkü onlar alınabilir değillerdir. Onlar sınıftırlar, öznedirler. O özneler, bizim hayran olduğumuz kavramları, kurumları, okulları, yasaları, kıyafetleri, alfabeyi üretenlerdir. Batı bütün bunları bizim gibi başka bir yerden almamıştır. Kendi tarihsel deneyiminde bizatihi kendisi üretmiştir."
Sayfa 293
Hatta modernleşme toplumunun tipik iki kanadı olan modernleşmeciler ile ona direnenler bu açıdan benzer bir tavır paylaşmıyorlar mı? Modernleşmeciler Batı'yı modern olanı bir ''öteki'' olarak alıyorlar ve bir kostüm gibi giyiniyorlar. Direnenler ise onu yine bir ''öteki'' olarak reddediyorlar. Goethe'yi bizim hissettiğimiz gün Dede Efendi de evrenselleşecek. Foucault'yu, Adorno'yu yabancı görmediğimizde onları kendi eskilerimizle birlikte okuyabildiğimizde kendimiz olarak modern olabileceğiz. Tüm zaman ve mekanlarda belli bir değer ve anlam taşıyabilecek bir cümle kurabilmenin koşulu hem güçlü bir kendililik bilinci hem de bu dünyada söylenmiş, yazılmış bütün cümleler hakkında bir farkındalığa sahip olmaktır. Kaliteli bir kendilik, ötekinin farkında olmayı da içerir.
Reklam
Bizim modernleşmecilerimiz geleneği bilmezler. Gelenekçilerimiz de dünyayı pek bilmezler. Yaşadığımız toplum açıkçası bu iki ''bilmeme'' halinin arasında sıkışmış kalmıştır uzun zaman boyunca.
Bugün toplumuzda, ''laik'' olduğu için, oturduğu apartmanın giriş katında bir BİM bulunmasına rağmen, günlük alışverişini yüzlerce metre uzaktaki MİGROS'tan yapmayı tercih eden insanlar var. Ülkemizde ''muhafazakar'' olduğu için hayatı boyunca ''komünist'' Nazım Hikmet'i hiç okumamış nesiller var. Meclisimizde Nobel aldığı için Orhan Pamuk'u asla okumayacağını söyleyen milletvekilleri var. Eski Edebiyat'a, Eski Müzik'e meraklı olanların mutlaka ''muhafazakar'' olması gerektiğini düşünen aydınlar var. Said ya da Foucault üzerine tez yapmak isteyen öğrencisinin memleketten kopuk bir Batı hayranı olduğunu düşünen akademisyenler var. Böylesine kopukluğun var olduğu bir topluluğa toplum denilebilir mi?
Bir genç kızın yirmili yaşlarında yaşadıkları karşısında, bir siyaset, bir ilke, bir kural nedir ki? Vicdan bendeki ötekidir. Hatta tüm ötekilerdir. Ben'in tüm ötekileri içinde hissetmesi­dir. Vicdanın olmadığı yerde her şey artık bir kuru gürültüdür.
Sayfa 111 - Heretik Yayınları
Bir toplum kendi "paganizm"iyle, kendi "ortaçağ"ıyla yüzleşmeden ne kendisiyle ne de dünyayla barışamaz. Dünya­ nın farkına varmadan da kendisinin fa rkına varamaz. Şu kadar basit, doğal bir gerçeği idrak edebilseydik toplum olarak, me­ selelerimizi halletmekte önemli yol katetmiş olurduk: Eninde sonunda hepimiz aynı gök y üzünün altında yaşıyoruz.
Sayfa 60 - Heretik Yayınları
Reklam
Avangard sanatçı status quo'ya saldırır. Mer­ keze asla oynamaz. İktidarı istemez. Ama sonuçta merkezi yerinden oynatır. Mevcut, egemen kriterlere öylesine güçlü saldırır ki, kendisi belki de telef olurken yarattığı krizle kri­terleri değiştirir. İyinin, güzelin, doğrunun tanımını değiştirir avangardlar. Bunun mürüvvetini görmezler belki ama sonuç­ ta dünyayı değiştirenler onlardır. Sırf onlara saygıdan ötürü "manifesto" kelimesini çok daha ekonomik kullanmak gerekir. Sanat kendisini varolarak manifest eder ancak. Yıkarken ya­parak. Yaparken yıkarak. Sanatçı yaratır. Felsefe, eleştiri adını koyar. Dünyanın hiçbir yerinde ve zamanında, önceden kural­ları belirlenmiş bir "sanat"ın insanlığa herhangi bir katkısının olduğu görülmemiştir.
Sayfa 60 - Heretik Yayınları
Kentli Kafe ile köylü Kahve arasında ne fark vardır? Yazım ve telaffuz farkı. Doğru. Ya bundan başka. Neskafe ve Türk kah­vesi. Eh hiç fena değil. Daha da başka. Köy Kahvesinde herkes birbirini tanır. Yan masadakine ismiyle hitap eder kişi. Köy Kahvesindekiler bir aradadırlar. Kent Kafesinde ise herkes bir başınadır. Kaf ede kişi kalabalık içinde yalnızdır. Kafenin kala­balığı bir bütünlük oluşturmaz. Kafede hiç kimse imecenin ne olduğunu bilmez. Aslında o da duymuştur bu sözcüğü ilkokul sıralarında. Ama işte o kadar.
Sayfa 46 - Heretik Yayınları
"Her potansiyel, aynı şe­yin aynı türden potansiyelsizliğidir ... Potansiyel, hem olabilir hem de olmayabilir. Çünkü potansiyel, olmak ile olmamaya eşit uzaklıktadır." Özne olabilmek çağımızdaki en zor işlerden biridir. Bunun doğal bir şey olmadığı, yani doğarken kazanıl­ madığı açıktır. İnsan-özne de bir potansiyeldir.
Sayfa 35 - Heretik Yayınları
Nesne vitrin sayesinde özneyi teslim almıştır. Nesne özneyi istimlak etmiştir. Nesne öznedir. Özne nesnedir. Modern özne, seçmekten başka seçe­ neği olmayandır. Seçmekten başka seçeneği olmayan aslında seçilmektedir.
Sayfa 29 - Heretik Yayınları
Reklam
Günümüzde melankoli pek kullanılmayan bir terim kavram haline gelmiştir. Bugün artık söz konusu olan depresyondur. Melankoli de sanki depresyonun arkaik bir biçimidir. Oysa, bel­ki de melankoli depresyonla aynı şey değildir. Melankoli belki de depresyonun ilacıdır. Melankoli, içedönük bir ara veriştir, in­sanı yeni olana, yeni bir yaşama ve yeni etkinliklere hazırlar.
Sayfa 23 - Heretik Yayınları
Melankolinin özü sabit kala­mamaktır; sürekli dönüşüm halinde olmaktır. Melankoli, ya­ şamın öznesi ya da nesnesi olmaya gönülsüz olmaktır. Belki de melankoli, bir hastalık değil, bir olanaktır; bir yaşamla başa çıkma biçimidir. Melankolik özne, tıpkı bir sanatçı gibi, ya­şamını tasarlayan bir öznedir. Melankolikler yaşama eğilirler, yaşama hakim olmak istemezler. Melankoli, kederin ya da ele­min refakatinde yaşamaktır. Melankoli bir tür ertelemedir. Ne ka buldür ne vazgeçiş. Melankoli aynı zamanda bir tür ısrardır. Hem kabuldür hem de vazgeçiş.
Sayfa 23 - Heretik Yayınları
Ego, kesinliktir, olduğum şeydir; nema gizilliktir, olmadığım şeydir. İroni ise bu ikisinin birlikteliğidir. İroni kendini inşa eden özne için bir olanaktır. Bir yaşam tarzı olarak ironi, tekil bir kimlikten çoğul bir kimliğe açılan bir kapıdır. Özne, ironiyle olduğundan farklı görünebilir. İroni özneyi özgürleştirir. İro­nik kimlik özdeşliğin farklılığa dönüşmesini sağlar. Yaşamının tüm kritik dönemeçlerinde aklıyla davranmış biri için duygu­ larıyla alınmış kritik bir karar ironik bir durumdur. İroni özne­nin hem akılcı hem duygusal, hem iyi hem kötü, hem acımasız hem vicdanlı olabilmesini sağlar. Modern yaşam içinde özne için en güvenli sığınaklardan biri ironidir. İroni, öznenin bir ayağı sürekli olarak kendilik bilincinde kalarak diğer ayağıyla farklı kimlikler arasında dolaşabilmesidir.
Sayfa 22 - Heretik Yayınları
Hakiki yolcu melankoliktir.
Yolculuğa dönüş bileti olmadan çıkılır. Öteki türlüsü tu­rizm olur. Turist kendini ve dünyasını evinde bırakarak yola çıkar. Yolcu ise kendini ve tüm dünyasını valizine sığdırır. Yolcu dönmek için yola çıkmayandır. Yolculuk, hep dönüp durmaktır. Dönüş bileti turistin kendilik bilincidir. Yolcunun kendilik bilinci ise yolun ta kendisidir. Dolayısıyla yolcunun sabit bir "ben"i yoktur. Turist yolda "öteki"ni arar, yolcu ise kendini. Turist hep "tipik'' olanla ilgilenir. Çünkü "tipik" olan hep "öteki"dir. Kendisi ise "farklı"dır. Yolcu ise hem kendisi hem ötekidir. Yolcu "kendi"nin "öteki"lerden oluştuğunu bi­lendir. Yolcu kendinde ötekini, ötekinde kendini arayandır. Yolcu arar. Turist bulur. Aramak ile bulmak arasında bir ilgi yoktur. Bulanlar genelde aramayanlardır. Arayanlar ise bul(a)mayanlar.
Sayfa 19
Felsefe bir mucizenin peşinde olmaktır. Felsefe hem ha­ kikat arayışıdır hem de hakikate ulaşılamazlığın göstergesi­dir. Felsef e , bugün hala varsa, aradığını bulamadığı içindir. Bu eksiklik, tamamlanmamışlık niteliği felsefeyi hem erteler hem de mümkün kılar. Erteleme, hem sonraya atma hem de vazgeçmemedir.
Sayfa 19 - Heretik Yayınları
129 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.