“Gökyüzüne bakıp gerçeği gördüğünü sanan insanoğlu, bunun bir yalan olduğunu bildiği halde inanıyor. Yıldızların, ayın, güneşin görüntüsü bize sekiz dakika geç geliyor. Bizler gökyüzünün geçmişlerini görürüz, gözümüz bile bizi yanıltıyor. Görmediğimize nasıl inanalım Ka?”
“Daha önce pek fazla okumuyordum. Kitaplar evimizde pek sık görülmezdi. Ekmeğin daha önemli olduğu düşünülürdü. Karnımızı doyurmak zihnimizi doyurmaktan daha önemli bir işti.”
“Tüm dokunma hisleri beynin somatosensoriyel korteksi tarafından işlenirken; C tipi lifler aynı zamanda, özellikle uyuşturucu kullanımında, zevkli duygularımı davranışı ile ilişkili bir bölge olan insular kortekse hoş bir dokunuş iletir. Evrim sayesinde, bu hoş dokunuş türlerinden bir de tımardır. İnsanların yara kabuklarını neden sürekli oldukları hiç merak ettiniz mi? Veya neden burunlarını karıştırdıklarını? Fiziksel formumuzdaki kalıntıları veya gereksiz maddeleri ortadan kaldırma eylemini ödüllendiren eski beyin devreleri hala orada bir yerde değilse bu tür davranışlar anlamsızdır. Bu aynı zamanda bazı insanların stresli olduklarında neden tırnaklarını yediklerini açıklayabilir.“
“ Tat aslında oldukça zayıf bir duygudur. Beynin bu eylem için çok fazla kaynak ihtiyacı yoktur; Bu nedenle bir şeyin tadının nasıl olduğunu deneyimlediğimizde bu deneyimin büyük bir kısmı koku, görme, hafıza ve beklenti hisleriyle başka bir boyuta geçer. Yemek tarifleri deneyimlerden, önyargılardan, kültürden ve benzeri şeylerden büyük ölçüde etkilenir. Yani, kötü olduğunu düşündüğünüz bir şeyi başka bir yediğinde, bunun nedeni genellikle onun hakkındaki algısının sizinkinden farklı olmasıdır.
Neyi arıyorsun yukarıda,
Aşağıdakileri görmeyenleri mi?
İnsan, insanı görmüyor
Bir gece vakti,
Ama karanlık değil sebebi;
Nasıl görsünler tenhadaki seni!
“Kendi adıma konuşacak olursam, örneğin ben maskeyi sadece karnavalda, neşeli toplantılarda, yani gerektiği zaman kullanırım, bazı insanlar gibi, tabiri caizse, her gün yüzünde maskeyle dolaşmam.”
Sayfa 82 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
“Sade biliyor ki, bireyi toplumun bağlandığı putlardan kurtarabilmek için ilkin ona gök karşısında bir özerklik sağlamakla işe girişmelidir; kişioğlu, saçma bir şekilde inanış bütününü bağladığı o gizemli korkuluğun zulmü altına girmeseydi, özgürlüğünü ve gerçeğini öyle kolayca gözden çıkarmayacaktı. İnsan Tanrı’yı seçerken kendini inkar etmiştir. Asıl bağışlanamayacak olan da budur. Sade hiçbir yüksek güce yer vermez: Sadece yeryüzü vardır.”
“Rüya hünerli bir sihirbazdır, varlıkların boyutlarını ve birbirlerine olan uzaklıklarını değiştirir, yan yana uyuyan kişileri ayırır, birbirine uzaktaki kişileri kavuşturur, kadın birkaç metre ötesinde uyuyor olsa da adam ona nasıl ulaşacağını bilemez...”
"Ne yazık ki, nörolojik ve toplumsal kapsamlılığımız, işleri kötüye götürebilecek sayısız yol ve seçenek olduğu anlamına gelir ve bu durum bizi genel olarak çok daha az mutlu eder. Neyi sevdiğimizden ve kim olduğumuzdan tamamen emin olmadan, sürekli deneme yanılma sürecinde varlığımızı sürdürürüz. Ancak, cinsellik ve ilişkilerle ilgili endişe verici derecede kısıtlayıcı ve çoğu zaman kafa karıştırıcı kurallara sahip bir toplum inşa etmediğimiz sürece, her şey yolunda gidecektir.
Her şeye rağmen gülmek gerek, öyle değil mi?"