Beklemesini bilenler herhalde bu dünyada bulunan (bulunması gereken) insanüstü bir kuvvetin gözünden kaçmazdı. Kendilerine yazık edenler, zamanın her şeyi nasıl halledeceğini bilmeyenlerdi.
Öfkelerimi unuturum. Yaşantımın size iyi gelmeyen yanlarını kendime saklarım. Çünkü sizi seviyorum Bilge. Bütün hayatımı, hayır bütün hayatımın sadece güzel oyunlarını, yerdeki terliklere doğru çekingen hareketler yapan ayaklarımızın dibine seriyorum. Oysa, birikmiş alacaklarım vardı bu dünyadan. Çünkü kötü bir yaşantıydı. Bilge'nin varlığı ve içinde yaşadığı dünya unutulmuştu. Bu yaşantının sonu kötü bitecekti. Kitaplar da öyle yazıyordu. Bu yaşantının da sonu kötü bitecek albayım. Bizim gibilerin hayatında güzellikler, kısa süren aydınlıklardır.
Bir türlü sonuna gidemiyorduk rüyalarımızın. Korkuyordum. Hayallerinde bile korkar mı insan? Hayallerinde bile kadınlar, insanı azarlar mı? Hayallerine bile hükmedemez mi insan? Böyle yerleri atlıyordum neyse; bazı ayrıntılara girmiyordum. Oysa, ayrıntılara inilmezse sonuca nasıl ulaşılabilir? Hiçbir yere ulaşamıyordum. Başarısızlığın yarattığı öfke yüzünden hayallerimin düzeni bozuluyordu. Pusuda bekleyen kötü hayaller, eziyet eden görüntüler birden saldırıyordu üstüme. Yarım kalmış işkenceler, artık sıralarının geldiğini düşünerek ortaya çıkıyordu.
"Gerçekten, böyle bir yerde mi yaşıyorsun?"
"Gerçekten yaşamadığımı söylemiştim. (Ukala!) Acı bir yaşantıdan sonra insan, ancak bedenine eziyet ederek günlerini sürdürebiliyor."