Neden ile sonucun düzensiz olduğu bir dünya burası. Neden bazen sonuçtan önce, bazen sonra geliyor. Ya da belki neden daima geçmişte, sonuç hep gelecekte ama geçmişle gelecek birbirine dolanmış?..
Kahramanlık ne yalnız bir yükseliş demektir,
Ne de yıldızlar gibi parlayıp sönmektir.
Ölmezliği düşünmek boşuna bir emektir;
Kahramanlık; saldırıp bir daha dönmemektir.
Deme bana Oğuz, Kayı, Osmanlı
Türk’üm, bu ad her unvandan üstündür
Yoktur Özbek, Nogay, Kırgız, Kazanlı
Türk milleti bir bölünmez bütündür.
𐰤𐰀∶𐰢𐰆𐱃𐰞𐰆∶𐱅𐰇𐰼𐰜𐰇𐰢∶𐰓𐰃𐰘𐰀𐰤𐰀
“Gerçi biz evvelce de Türk’tük. Fakat kendimize Türk diyemezdik. Türk sözü, birçok ırkları, kavimleri birleştiren bir imparatorlukta, bir kavmin diğerleri üstünde tahakkümünü hatırlatır ve onları gücendirir diye düşünülüyordu. Halbuki bu imparatorlukta yaşayan diğer ırkların, diğer milletlerin hepsi kendilerinin, kendi milletlerinin adıyla tanır ve öyle anarlardı.
Fakat biz Türkler, kendimizi anlatmak için ırk hüviyetimizi hiçbir zaman dile getiremezdik. Irkımızı da bilmez, ya inkar ederdik. Milletimizin adı geçmek lazım geldiği zaman kendimize sadece:
- Osmanlı! der, geçerdik. Hatta dilimizin adı bile Türkçe değil, Osmanlıca’ydı. Tarihimizin de Osmanlı tarihi olduğu gibi. Reddedilen, inkar edilen Türk adına kimsenin sahip
çıkmaması için her tedbir alınmıştı.”
Ey saçları “alagarson” kesik hanım kız!
Gülme öyle bana bakıp sen arsız arsız!
Bacağımla alay etme pek topal diye.
Bir sorsana o topallık nerden hediye ?
Sen Şişli’de dans ederken her gece, gündüz
Biz ötede ne ovalar, çaylar, ne dümdüz
Yaylaları geçtik, karlı dağları aştık;
Siz salonda dans ederken bizler savaştık.
~Atsız, Topal Asker