"Hepimizin zayıf anları olur, ağlayabildiğimiz için çok şanslıyız, gözyaşları bizi çoğu kez huzura kavuşturur, ağlayamadığımız zaman ölecek gibi oluruz."
Ulemâ, Ramazan-ı Şerif'in sonunda hüzünlendirdi; onun mana mefhumundan uzaklaşan, bu yüzden de Ramazan'la dünyamıza nelerin geldiğini, "elveda" deyince ise nelerin gideceğini fark edemeyen çağın Müslümanları da, Ramazan'a girerken tutsak mabetlere, "Allahu Ekber" dedi diye hapsedilen müminlere ağlıyor. Kahire'de, Şam'da, Bağdat'ta, Doğu Türkistan'da kadınlar, çocuklar şehitlerin acılarıyla Ramazan'a "Merhaba Ey Şehr-i Ğufrân" demenin burukluğunu yaşıyor. Halep'te bir yetim, Kahire'de bir anne, Doğu Türkistan'da bir köy, geçen Ramazan birlikte iftar yaptığı şehidine ağlıyor. Yemen'de bir kadın iftar sofrasında "Bismillah" deyip elini tuza bandırırken geçen yıl iftar sofrasını hurmasız bırakmayan oğlunun vefatına alıyor.