Bütün isyanım çaresizliklere, bu kahpe imkansızlıklara. bu mesafelere,
bu zamana ve bu bizi çepçevre kuşatan insanlara, onların pis kurallarına, beş para etmez inançlarına.
O kitaplar ki sabırdan bahsediyor. Ama ne kadar? Nereye kadar?
O dinler ki duadan bahsediyor. Kime, niçin ve ne zaman?
O peygamberler hiç sevmediler mi?
Ben sana inanıyorum kitaplara değil.
Ben seni istiyorum. Dua değil, Sabır değil.
Ölülerin asıl mekânının hiçbir yer
olduğunu söylemişti birisi. Ama bu ne demek oluyor? Bizim hayatlarımızda bunun karşılığı yok. Hiçbir yerin neresi olduğunu bilmiyoruz.
“ ... senden önce ölürsem eğer, dedin bana,
bayatlamış sözcüklerden ve gecikmiş buluşmalardan
esirge beni. Uyuduğum topraktan al götür beni,
zira belki de bir sap yeşillik, ölümün bir başka
dikim olduğunu gösterecektir sana..."