Esasen kapitalist sistem bir ideoloji değil, bir vakıadır ve insanların vakıalardan sıkılarak teorilere sığındıkları zamanlarda kapitalizm ancak düşman olarak görülebilir.
Fakat kladistler olarak adlandırılan bir başka sınıflandırma okulu, sınıflandırmanın genetik uzaklık ve farklılaşma zamanına dayanarak nesnel ve değişmez olması gerektiğini öne sürer. Bugün tüm sistematikçiler kırmızı gözlü ve beyaz gözlü vireoların Vireo cinsine, gibonların farklı türlerinin de Hylobates cinsine dâhil olduğu konusunda hemfikirdir. Yine de bu türlerin üyeleri birbirinden genetik olarak, insanın diğer iki şempanzeye olan uzaklığından daha uzaktır ve daha önce ayrılmışlardır. Bu temele göre demek ki insanlar farklı bir ailede ya da cinste yer almaz, sıradan şempanze ve bonobolarla aynı cinse aittirler. Cins ismimiz olan Homo, diğer şempanzelere verilen cins ismi olan Pan'dan daha önce önerildiği için zoolojik adlandırma kuralları gereği öncelik kazanmıştır. Dolayısıyla bugün dünya üzerinde Homo cinsine ait bir değil, üç şempanze türü bulunmaktadır: sıradan şempanze Homo troglodytes, bonobo Homo paniscus ve üçüncü şempanze Homo sapiens. Gorillerin, yalnızca çok az farklı oldukları için Homo cinsinin dördüncü bir türü olmaya neredeyse eşit hakları bulunuyor.
Abdülhak Şinasi Hisar
Şehr-i İstanbul'u böyle latif ve zarif kişinin kaleminden okumak, bir dönemde Orda yasama sansı olan benim içi. Ayrı bir keyif oldu...
Birbirine komsu olan o bütünlüğü sağlayan Boğaziçi yalılarını öyle duru, öyle içten anlatıyor ki, gidip görmeyen biri için bir ayrı güzellik katıyor ruhuna..
Sadece yalılarını değil insan ilişkilerine de dem vuruyor, işte bu diyoruz,..
"Boğaziçi Mehtapları gibi Boğaziçi Yalıları da rüya olmuş bir gerçeğin zaman ve mekân içinde tasviridir. Mehtaplar, Boğaziçi’nin birinci senfonisiydi; gümüş senfoni... Yalılar, Boğaziçi'nin ikinci senfonisidir; altın senfoni...”.
Eyvah! Ümit, aşk, emel ve şefkat gibi bütün aydınlıkların karardığı bir ufka doğru yüzüyoruz."
( S:63)kıtabın ortasından
İstanbul'u dinlemek ve duymak için mutlaka okunması gereken bu kıtabı,, Hisar, Boğaziçi'ni mevsim mevsim, saat saat yaşatmayı başarıyor; geçmiş zaman cennetinde görülen bir medeniyet rüyasına götürüyor okurunu.
Kitabı mutlu, tebessümle kapattım sıra sizde
Buyurun #OKUYUN & #OKUTUN
• Ensest konusunda ailelerin bilinçlendirilmesi önemlidir.
• Beden dokunulmazlığının çok küçük yaşlarda çocuklara öğretilmesi çözüme katkı sağlar.
• Çözüm için yüksek eğitimli olmak yetmez. Bu konuya özel eğitim alınmalıdır.
• İlköğretim müfredatına, çocuk istismarı ve çocuk haklarıyla ilgili konular eklenmeli..
Enseste çözüm geliştirilmesine engel durumlar:
• Türkiye’de yeterince gündeme (dikkate) alınmaması ensestin artmasına sebep oluyor.
• Aile bütünlüğü bozulmasın diye aile içinde gizli kalıyor.
• Son zamanlardaki muhafazakârlaşma sorunun gündeme gelmesini, ortaya çıkmasını zorlaştırdığı için çözüm zorlaşıyor.
• Mağdur çok küçük yaştan itibaren istismara uğradığı için bunun normal olduğunu düşünüyor..
Türkiye'nin 7 bölgesinde, farklı üniversitelerdeki fakültelerde bu çalışma sonucunda "ensest mağduruyum" ya da "enseste uğradım" diyen öğrenci sayısı 122'dir (yüzde 5,5). Anket çalışmasına katılan öğrencilerin 124'ü akrabasının, 358'i arkadaşının ensest mağduru olduğunu belirtmiştir.
Anketi dolduranların 163'ü (yüzde 7,4) kuzeni, 108'i (yüzde 4,9) amca-dayı, 69'u (yüzde 3,1) ise babası tarafından istismar edilmiştir..
Bu topraklarda inkâr edilemez şekilde çocuk cinsel istismarı yaşanmakta ve bizler de farkında bile olmayarak bu akışta yerimizi almaktayız. Karşı çıkanlar olacaktır ama bir durup düşünelim yıllar boyu söylediğimiz türküleri;
"14 yaşında Nazife de hanım"
ya da
"Düz dolan düz otur ay kişi / Yaş diyesen yetmişi / Bir utan kızına âşık olur mu adam"
ya da nicelerini nesillerce dilden dile bugüne taşıdık.
Artık ikiyüzlülüğü bırakıp bu gerçek yüzleşme zamanı gelmedi mi?