Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Profil
İbn-i Ebi Useybi diyor ki: "Karşınıza çeşitli iddialar çıkabilir, tıp şurada burada icat edildi diye. Buna sakın inanmayın. Her milletin kendine mahsus bir tıbbı vardır, kimse kimseye tıp burada icat edildi diyemez. Tıp bütün insanlığın ortak malıdır." Bunu 13. yüzyılda İbn-i Ebi Useybi söylüyor ve bir Alman tarihçisi naklediyor. Bu çok mühim.
Sayfa 97 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
Matthias Schramm, İbnü'l-Heysem'in, tecrübenin en veciz tarifini yaptığını ortaya koydu. Birçok alime göre Müslümanlarda bir tecrübe, bir de teori var. Müslümanlara göre ne tecrübe ne de teori tek başına kafidir. Tecrübe, eğer kendisinden evvel bir teori tarafından desteklenmiyorsa ilmi hiçbir neticeye ulaştıramaz. Bu sadece bir bocalama ve uğraşmadan ibaret kalır. İmin konusu olamaz. Müslümanların böyle söylediğini Wiedemann ortaya koydu, Schramm aynı şeyi söyledi. (...) Avrupalılar Müslümanların bu prensibi ortaya koyduğunu kabul etmezler. Avrupa'da ilimler tarihi okursanız, "bu prensibi 13. yüzyılda Paris'te yaşamış İngiliz alimi Roger Bacon ortaya koydu" veya "16. yüzyıl İngiliz alimlerinden Roger Bacon'ın metodudur bu" derler. Bu bir safsatadır. Çünkü Cabir İbn-i Hayyam ve İbnü'l-Heysem gibi Müslüman bilginlerde tecrübe, çalışılırken sistematik olarak daima faydalanılan bir vasıtadır. Yani tecrübeyi tesadüfen değil de sistematik olarak kullanacaksınız ve bir teori tarafından da desteklenmiş olacaktır.
Sayfa 98 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Heinrich Schipperges adında bir Alman bilgini de İslam dünyasında uygulanan şu kuralı ortaya çıkardı: Farabi'de tahayyül mefhumu var. Buna göre teoriden evvel hayal etmek çok mühimdir.
Sayfa 98 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
Bir de tecrübeyle teori arasında balans var ki Müslümanlar buna mizan diyorlar. Bunu bir kitapta şöyle tanımlarlar: "Tecrübeyle teori, bir atın üzerindeki heybe gibidir. Birbirine denk olması lazım. Biri diğerinden ağır hasarsa atın sırtından düşebilir."
Sayfa 98 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
Uzun süreli gözlem Yunanlılarda yoktu. Çünkü Yunanlılarda rasathane yoktu... İlk rasathane Halife Me'mun tarafından Bağdat'ta kuruldu, ardından 830 senelerinde Şam'da kuruldu. Bunlar uzun süreli rasathanelerdi.
Sayfa 99 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
Mesela, Güneş'le Yerküre'nin arasında bir kısa bir de uzun mesafe var. Kısa mesafesinin en uzun noktasının yıllık yerinin değiştiğini Müslümanlar tespit ettiler ve bunu ölçtüler.
Sayfa 99 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Rasathane zorunlu olarak ortaya çıktı!
Yunanlılar ölçümlerini yaparken ancak bir daireyi 360'a bölebiliyorlardı. Müslümanlar ise bir de dakikayı 60'a bölüyorlardı. Böyle bir ölçümü tabii küçük bir dairede yapamazsınız. Onun için büyük bir daire gerekiyor. Büyük bir daire yapıp üzerinde matematiksel işlemler yapabilmek için ise geniş bir yer olması yani bir rasathane olması gerekiyordu.
Sayfa 99 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
Evet... Müslümanlar rasatlarında dakikayı da 60'a böldüler. Bu astronomi tarihinde çok önemlidir.
Sayfa 100 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
Peki Müslümanlar medeniyet tarihinde bu kadar ilerledilerse neden şimdi bu kadar gerideler?" Bu çok zor bir soruydu. Cevabı yok, demiyorum ama çok zor bir soru.
Sayfa 100 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
Müslümanlar bu tutumlarıyla Hicri ikinci yüzyılda bilimlerin bazılarında yapıcılık merhalesine ulaştılar. Yani Müslümanların bilimler tarihine girişi çok mühimdi. Müslümanlar bu işe, hocalarından öğrenerek başladılar. Bu yüzden bilim, İslam dünyasında bir kör dövüşle değil, şuurla başladı.
Sayfa 102 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
499 öğeden 331 ile 340 arasındakiler gösteriliyor.