Bakma sen uzaklara bakıp geceye yaslandığıma,
Bir solukta açamam derdimi kimselere, susmak gelir sadece.
Sadece içimden sana anlatırım da, yine de bitmez bir ömür,
Belki gülsen geçer anlatırken, ansızın gülüver sen de olmaz mı?
Bir gülüşte ne olabilir en fazla,
Bilmiyorum.
Ama seninkinde huzur var.
Saklamaya çalışsan da biraz hüzün...
Sen gülünce;
Bir çocuk annesine koşuyor.
Kanat çırpıyor martılar.
Gökyüzü maviye boyanıyor.
Renkli balonlar, papatyalar...
Sen ne zaman gülümsesen,
kimse sana benzemiyor...
Abdullah Bin Mes'ud (R.A) derdi ki : (Sıratı geçmediği halde gülen, peşinden ölüm olduğu halde sevinen kimseye hayret ederim.)
Amir bin Kays (R.A) diyor ki : (Bu fani dünyada en çok gülen kimse Âhirette en çok ağlıyacak olan kimsedir.)
Said bin Abdül-Aziz (R.A.) vefatından önceki kırk sene zarfında hiç gülmemiştir.
Enes bin Malik (R.A.) de buyuruyor ki: (Çok gülen bir kimsenin yanında muhakkak bir şeytan vardır.)
"Mutlak olarak gülmek ikiye ayrılır: Allah'ın sevdiği gülüş, Allah'ın buğz ettiği gülüş, Allah'ın sevdiği gülüş : Bir (din) kardeşiyle karşılaştığı zaman, onu görmekten doğan neş'esinden veyahut yeniden bır sevgi ve dostluk tesis etmekten mütevellit gülümsemedir.
Allahın sevmediği ve buğz ettiği gülmek ise : gülüp, güldürmek gayesiyle incitici veya batıl sözlerdir. Böyle bir gülüş sebebiyle yetmiş senelik derinliğinde cehennem çukuruna düşer."