Geçmesin geri gelen o mektubun yarası,
Selim Pusat sorgusu, bir mektebin sırası,
Yurt olmaya yetmesin iki kutbun arası,
Atam’a süngülerim, kılıçlarım yâr olsun.
“Vaktiyle bir Atsız varmış” var olsun..
Gözler ki birer parçasıdır sende İlahın,
Gözler ki senin en katı zulmün ve silahın,
Vur şanlı silahınla gönül mülkü düzelsin;
Sen öldürüyorken de vururken de güzelsin!
Esenlikler!
Bugün inceleyeceğim kitap hem hacim olarak yer kaplayan hem de ele alış biçimi açısından geniş çaplı bir eser. Kitabın benim için kilit hususlarından en önemlisi de yazarın Atsız’ın öğrencisi olması ve bu sebeple de Atsız’ın hayatındaki -yer yer- kalan boşlukları rahatlıkla doldurabilmesi, ele aldığı kişiyi yakinen tanıdığı,
Bilsin cihan ki ben bu cihanın nesindeyim:
Bir ülkünün mehabetinin zirvesindeyim.
Dünya denen mezellete dalsın her isteyen;
Ben ırkımın şeref taşan efsanesindeyim.
Herkes bir özleyişle yaşar... Ben de öylece
Sona Doğru
Altaylar’ın ve Tanrı Dağ’ın çevresindeyim.
Merdânelikle şöyle bakıp ayrılıklara
Son menzilin hüzün dolu kâşânesindeyim.
Artık vedâ zamanına pek fazla kalmadı;
Yorgun ve kimsesiz ölümün bahçesindeyim