İnsan kalbini ezerek, arzularını öldürerek yapayacağım sandığı şeyleri yapar. Bunlar insanın son gayretleridir.
.
.
Gerçekten de söylediği gibi kalbini ezerek yapamayacağını sandığı şeyleri yaptı baş karakterimiz Fikret. Kitabın isminden de anlaşılaşacağı gibi Ölmüş Bir Kadının Evrak-ı Metrukesindeki ölmüş kadın Fikret. Son nefesinde içine akıttığı tüm duygularını döktüğü defterini kuzeni Suat a emanet ediyor ve biz tüm hikayeyi bu defteri okuyan Suatın arkadaşı sayesinde birinci ağızdan yani Fikret in anlatımıyla dinliyoruz. 22 yıllık kısacık hayatına sığdırdığı bir dünya derdini ve tüm fedakarlıklarına rağmen bu dert yüzünden nasıl kendini bitirdiğini okuyoruz. Yazarın okuduğum ilk eseri. Kalemi öyle kuvvetliydi ki Suat ın endişelerini Fikretin üzüntülerini Sait Bey in sevgisini Nejat ın endişesini hepsini derinden hissettirdi. Tam kıvamında ne çok kısa bırakmadan ne de çok uzatmadan tam bitmesi gereken yerde hikayeyi sonlandırmış. Ama yine de insan acaba şöyle olsa acaba böyle olsa Fikretin hayatı nasıl olurdu demekten kendini alamıyor.
.
.
Yazıldığı zamanı düşündükçe cümlelerin akışından gayri ihtiyari kafamda bir Yeşilçam filmi seslendirmesiyle okudum. Özellikle Fikret i “rica ediyorum böyle söylemeyiniz Nejat” gibi cümleleriyle Hülya Koçyiğit seslendirdi diyebilirim. Hali hazırda zaten “Ölmüş Bir Kadının Mektupları “ adıyla Yeşilçam da boy göstermiş hikayemiz ve bilin bakalım başrol kim Ayrıca 1956 yapımı kitapla aynı isimle de başka bir yapımı mevcut bakmak isterseniz diye bu bilgileri de ekledim 
Ölmüş Bir Kadının Evrak-ı Metrukesi 
Güzide Sabri Aygün
