k

Kafka Okur

Peki Titanic'i bu denli büyük, bu denli etkileyici yapan şey nedir?
Filme baktığımızda karşımıza ilk çıkan şeyin sınıflar arası ilişkiler olduğunu görürüz. Gemide burjuvalar, orta sınıf ve yoksullar farklı katmanlarda, farklı ayrıcalıklarla yolculuk ederler. Tıpkı hayatın kendisi gibi. Her sınıfın kendi adetleri, kendi yaşam kültürü vardır. Zenginlerin dünyasına baktığımızda büyük bir tutuculuk ve çeşitli kurallar silsilesiyle karşılaşırız. Zevk almak için değil, görev icabı sürdürülen alışkanlıklar, yemekten daha önemli hale gelen sofra ritüeleri ve zarif göstermekten ziyade sahibine işkence çektiren kıyafetler gibi nice detay söz konusudur.
Aşk İrrasyoneldir
Filmi benzersiz kılan şeylerden bir diğeri de kadının konumlandırılışıdır. Titanic kahraman bir erkekle zavallı güzel bir kızın hikâyesini anlatmaz. Jack ve Rose sınıfsal farklılıklarına rağmen birbirlerine üstünlük kurmazlar. Filmin ilk çeyreğinde Jack, Rose'u intihardan vazgeçirerek onun hayatını kurtarır, tamam ama aynı şeyi finalde de Rose yapar. Ölümü göze alarak gidip Jack'i kurtarmak ister. Peki onların birbirlerini kurtarmaları sadece fiziksel anlamda mı gerçekleşir? Tabii ki hayır. Jack ona gerçekleri anlattığında, "Beni kurtarmak senin elinde değil, Jack" der Rose. Jack de, "Haklısın, Rose. Kendini ancak sen kurtarabilirsin." cevabını verir.
Fonda Titanic müziği elimde kahvem böyle okumak çok keyifli,ama bir o kadar da hüzünlü.Kitabı okudu
Reklam
Boşuna efsane film olmamış.Set ekibini bile zehirlemeye çalışmışlar.
Ancak bazı sorunlar motivasyonla çözülecek düzeyde değildi. Bunların en dikkat çekeni set yemeğine karıştırılan fensiklidin adlı uyarıcıydı. Yaklaşık 80 kişinin hastaneye kaldırılmasına sebep olan bu "saldırıya" dair Cameron şüphelendiği biri olduğunu söylese de o kişinin kimliğini asla açıklamadı. Tabii oyuncuların hastalanmasının tek sebebi bu tip saldırılar değildi. 3 saat 15 dakikalık filmin yaklaşık 100. dakikasında geminin buz dağına çarptığını düşünürseniz, kalan 95 dakikanın su içinde geçtiğini görürsünüz. Yani oyuncular setin hiç de azımsanamayacak bir kısmında saatlerce suyun içinde kalmışlardı. Soğuğa dayanamayanların başındaysa Winslet geliyordu. Hatta Winslet bu yüzden zatürreye bile yakalandı ve bir ha Cameronla çalışmamaya yemin etti. Bir röportajında devamlı suya işediklerini söyledi. Bir başkasında ise şöyle dedi: "Öyle günler oluyordu ki, "Aman Tanrım, regl oldum, bugün o buz gibi soğuk suya giriyordum, Bir düşünün; yedi ay, yedi regl dönemi. Bir gün ayağa kalkıp herkese, 'Dinleyin eğer set aniden Jaws filmine dönerse, bu benim hatam olabilir, dediğimi hatırlıyorum."
14 Şubat öncesi yapma..:D
Gemiye son dakikada yetişmek de, güvertedeki onca insan arasından birine âşık olmak da, türlü engellere rağmen sulara gömülmeyi göze almak da tesadüfleri nasıl yönettiğinizle alakalıdır. Neticede aşk irrasyoneldir. Aşıklar da öyle. Hayatınızın bir anında, "Sen atlarsan ben de atlarım!" cümlesini duyabilmeniz dileğiyle...
. . Çünkü altmış yaşına da gelseler açıkta kalan yaralar kabuk bağlamıyor. . .
. Aşkın gerçek olmadığına inanan birine aşık oldunuz mu hiç? Ya da İnanmadığınız şey aşk mı yoksa insanlar mı? .
Reklam
38 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.