Bir çift tereddütlü adım serin sulara yaklaştı, sonra, bir an duraladı..
Adımların sahibinin kıyıya vuran hafif dalgaların ayağının altından çekip aldığı kumları umursamadığı belliydi...
Boğaz kıyıları o saatlerde ya evsizlere sabahlık olur, ya umutlarını kaybedenlerin son sabahına tanıklık ederdi.
Birden..
- "Derdin mi çok?,"
Ses yakınlardan geliyordu.
"Derdin var ha.."
Sesin sahibi, derme çatma balıkçı barınağının altında yarıladığı şarabını sabahlığına arkadaş eden yaşlı bir adamdı, "benden de mi çok?."
Son sabahlarına yürüyen adımları iyi tanıdığı belliydi.
- "Üşüdüğümüzde camı kapatmak kadar kolay olsaydı keşke, sevilmediğimizi anladığımız anda o kişiye yüreğimizi kapatmak." diye sürdürdü mırıldanmasını, gün görmüş, yorgun sesiyle kendi kendine konuşuyor gibiydi, "Sabahını umuda kapatma evlat.." diye müşfik babalar gibi fısıldadı sonra, "sen gidersen fırsatın da seninle gider, onu da götürebilir misin?.."
...
Çok sürmedi, "hadi git, .." diyordu, "koş git ona.." bu kez kararlı adımlarla, geldiği yöne yürüyen ıslanmış ayakların sahibine,
- "benden de mi çok derdin?."
Yine kendine konuşuyor gibiydi..