Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.26
Kitap Yorumu
350 syf.
9/10 puan verdi
Anita serisinin ilk kitabı. Ve bu kitabı dördüncü ya da beşinci okuyuşum olmasına rağmen kesinlikle ilk kez okuyor gibi keyif aldım.
Yeni çıkan fantastiklere göre daha daha eski ve biraz daha karanlık bir evrene sahip. O yüzden son 3 - 4 yıldır çıkan fantastikleri okuyan biri için muhtemelen sevilmeyecek bir seri ama Urban fantastik dediniz mi bence başyapıtlarından biri ülkemizde.
Değere çok fazla bilinmeyen bir kitap olduğu için bence daha fazla insanın okuması gerekirdi. J.C bu hikayenin hem iyi adamı hem kötü adamı olarak mükemmel bir karakter, ya da vampir mi demeliydim :)
Anita’nın hem çok güçlü olması hem de güçsüzlüklerinin farkında olması bence çok güzel bir detay. Korkusunun üzerine gitmese ve bu sebepten ötürü vampir avcılığı yapması, Nekromansır (ölüleri diriltme) işinde bu kadar iyi olması her kitapta daha da şaşırtıyor.
Kesinlikle şans verilmesi gereken güzel ve kaliteli fantastik serilerden biri.
384 syf.
6/10 puan verdi
Bu yazanın daha önceki iki kitabında okudum ve açıkçası çeviriden kaynaklı sevmemiştim, bu kitaptaki çeviri çok fazla gözüme batmadı ama burada da kadın karakteri çok sevdiğimi söyleyemem.
Aslında aslında konu olarak güzeldi daha önce izlediğim bir filmi hatırlattı bana yine yolu tesadüf eseri İskoçya’ya düşen bir kadının oradaki bir yerli ile yaşadığı aşk macerasını anlatan bir filmde bazı şeyler aklımda onu canlandırdı o yüzden mekan ve sahneler gözümde kolaylıkla canlanabildi.
Kadın karakterin dışa dönük ve o saf görünen karakteri çok fazla hoşuma gitmedi açıkçası, özellikle kitabın sonlarına doğru arkadaşıyla yaşadığı o diyalogda kesinlikle çok sinir oldum ve haklıyken de haksız konuma düşmesi canımı sıktı. Ben onun kadar kolay affedici olamazdım sanırım. Belki de bu yüzden çok fazla empati kuramadım kadın kadın karakterli ve bu da kitabı tam anlamıyla sevmeme engelledi.
Genel itibari ile yormayan okurken keyif alacağınız güzel bir kitap ama dediğim gibi ben kadın karakterle çok fazla bağ kuramadım ve sinir olduğum özellikleri olduğu için çok ortalama buldum.
Ama Ren yayınlarına göre gayet iyi sayılabilir.
CESUR SORULAR – DOST CAN DENİZ
Bu kitap ile ilgili yorumuma geçmeden önce şu hikayemi anlatmadan edemeyeceğim.
Yüksek Lisans derslerimden biri olan Koçluk dersimizde hocamız, Türkiye’ nin ilk Yaşam Koçu olan Dost Can Deniz’ i konuk etmişti. Dersin sonunda kendisine bir soru sormuştum. Önerebileceğiniz, mutlaka okumalısınız dediğiniz bir kitap var mı? diye. Kendisi birkaç kitap ismi verdi sağ olsun.
Geçtiğimiz aylarda kitap almak üzere bir kitapçıya gittiğimde, raflarda dolaşırken “Cesur Sorular” kitabı dikkatimi çekti. Yazarına baktığımda ise çok şaşırmıştım. Şaşırmakla beraber yüzümde bir tebessüm de aynı anda gerçekleşti Neden biliyor musunuz? Sanıyorum “Mütevazı” kelimesinin gerçek anlamını o an hissettim. Çünkü derste tamamen farklı kitap isimleri vermişti, kendi kitabından ise bahsetmemişti. Oysa ki tam da yeriydi.
Gelelim kitap yorumuma:
Kitapta kendinize sormanız için birbirinden zorlu 101 soru var. Bazı sorularda öylece durup düşünüyor ve yanıt bulamıyorsunuz. Gerçekten hayatımızda kendimize sormamız gereken ne çok soru varmış dedirtiyor insana. Keşke hepsine verecek cevabım olsaydı. Cevabını veremedim ama çokça farkındalık oluşturdu bana bu kitap. Hayatı gerçekten kime göre, neye göre, hangi koşullara göre yaşıyoruz? Ne kadar farkındayız olan bitenin? Neye izin veriyor, nelerden vazgeçiyoruz?
Dost Can Deniz der ki: “Yanıtlar değildir yaşamı değiştiren. Yaşamı değiştiren sorulardır.”
Bence mutlaka okunması gereken kitaplar arasına girmeyi hak ediyor.
Güven - Stephen M.R. Covey
Hayatta gerçekten varlığını hissetmek isteyeceğimiz, olmazsa olmaz duygulardan biridir, güven. O duygunun olmaması durumunda her şey altüst olur.
Bu duygu, zaman içerisinde oluşan, kazanması zor ancak yıkılması çok kolay olan bir duygudur. Bu sebeple çok kırılgandır.
“Özü sözü bir olmak” deyimini duymuşsunuzdur. Ağızdan çıkan ile davranışlarımızın ve eylemlerimizin tutması demektir.
Bu kitabı, iş hayatınız, aile hayatınız ya da sosyal ilişkileriniz içerisinde, nasıl güven duygusu oluşturabileceğinizi daha detaylı anlamak ve öğrenmek için okuyabilirsiniz. Çevrenizdekileri de bu kitabı okuduktan sonra daha iyi analiz edeceğinize eminim. Özellikle iş hayatından, büyük şirketlerin üst düzey yöneticilerinden oldukça anlamlı alıntılar var.
Kitapta kendinize soracağınız çokça soru da var. Çünkü “Güven” önce “Öz” den başlar diyor yazar. İçeriden dışarıya yayılan bir duygu olduğunu belirtiyor.
Siz ne dersiniz? Örneğin iş hayatında bu güven duygusu nasıl işler, neler getirir beraberinde?
464 syf.
9/10 puan verdi
Tek kelimeyle mükemmel!
Bu yazarı İkimizin Yıkımı kitabıyla tanımıştım ve o kitabı gerçekten çok sevmiştim bu kitabı herkes çok daha fazla sevdiği için bir anda okumaya karar verdim ve iyi ki okumuşum okurken gözlerim sürekli dolu doluydu.
Jackson’ın çocukluğundan itibaren yaşadığı şeyler o kadar çok kalbimi kırdı ki. Alıp onu sarasım geldi kitap boyunca. Geace’in annesinden gördüğü zorbalıksa o kadar sinirlendirdi ki beni. Kitap boyunca annesinden ve eşinden nefret ettim.
Yazar her duyguyu o kadar güzel yaşatıyor ki, resmen kitapta her duyguyu alıyorsunuz.
Jackson ve Grace’in bir araya gelmesini okumak o sürece dahil olmak her ikisinin de yaşadıklarını okumak gerçekten hem çok güzel hem de kalp kırıcıydı. Kücük kasaba hikayelerini hem seviyorum hem sevmiyorum ama bu kitapta nefret ettim, orada yaşayan insanların zorbalamaları Gris’i sürekli küçük düşürmeye çalışmaları, haklı olmasına rağmen sanki suçlu oymuş gibi onun üzerine gitmeleri… gerçek anlamda sinir bozucuydu.
Antunm’a ne demeli peki. Nasıl bir arkadaş böyle şerefsizlik yapar ya. Finn ve ikisi kesinlikle layığını buldu. Kitap boyunca asla üzülmedim karakterler asla empati kurmak istemediğim karakterler.
Grace’in annesine de o kadar sinir oldum ki kitabın sonunda evet böyle bir şey yaşanacağını tahmin ediyordum ama asla affetmedim kadını.
Selam yıldızlarım! Bugün kapağıyla beni kendine çekmeye pek ala yeten “Uyumadan Önce Tuttuğum Dilek” kitabıyla geldim. Kitabın kalınlığı, puntolarım küçük olup sayfayı doldurması beni biraz korkutmadı diyemem. Ama inanın bana, soluksuz okunuyor. Ben bir oturdum bitirene kadar da başından kalkmadım
Kitabın dili beni biraz korkutuyordu, üçüncü kişi
Yaşamak - yu hua
Ah! Kitapta hangi karaktere üzüleceğimi bilemedim :( Etkileyici bir kitap oldu benim için. Hani bir rüya görürsünüzde, uyandığınızda etkisinden kurtulamazsınız ya bir süre, öyleydi işte. Kitap yayınlandığında yazarın kendi ülkesinde yasaklanmış. Daha sonra filmi yapılmış derken en çok okunanlardan biri olmuş bir kitapmış.
Baş karakter, gençlik zamanlarında, hovarda, çapkın ve şımarık bir zengin çocuğu. Zaman içerisinde aile servetini de yiyip tüketiyor ve geldiği nokta çok acınası. Yani aslında ona çok acımıyorum da, ah Youqing en çok ona üzüldüm sanırım :(
Kitap sürükleyici ve basit bir anlatımı var. Arka kapağındaki yazıda en dikkatimi çeken şu satırlar oldu: "Basit bir anlatım güçlü bir anlatı doğurur. Sabanın toprakta bıraktığı izlere benzer kağıt üzerinde satırlar."
uhh ilk okuduğum dark romance'di, kitap baya akıcıydı açıkcası sardı beni baya 3 saatte bitti ve smut sahnelerinde nefes bile alamadım, bayadır o tür okumuyordum hem de bi yandan iyi gibi oldu bu kitaba neden başladım onu da bilmiyorum ama baya tetiklenecek unsur vardı. addie bir yazar, zade'de onu imzasında görünce tutuklu kalıyor ve ona bağımlı oluyor onu izlemeye başlıyor ama kız farkediyor ama çok da umursamıyor gibi bir şey büyükannesininde bir takipçisi varmış onun katilini falan buluyor bide sonra yan karakterler olsa bile biraz daha öne çıkabilirlerdi. Zade zade betimlemelere bakılırsa çok iyi ya kitabın çalma listesini dinleyerek okudum ve youtube da autobooks hali var ben şok, kitabın sonunda da şaşırdım birini öldü sanarken aslında ölmemiş böyle yani
Sabah 5 Kulübü - Robin Sharma
“İlk bakışta önemsiz görünen küçük günlük iyileştirmeler, sürekli tekrarlandıklarında, zaman içinde çarpıcı sonuçlar verir” diyor Robin Sharma. Yok yok bize dolaylı yoldan anlatıyor. Kitaptaki karakterlere söylüyor bunu, kendi de kitapta bir milyarder :). Karakterlerimiz ise Söz cambazı, Ressam ve hayatını işine adamış bir iş kadını.
Kişisel gelişim alanında Robin Sharma’yı, öykü ile bunu yansıttığından oldukça başarılı buluyorum. Hem o hikayenin içinde buluyorsunuz kendinizi hem de sizi müthiş cesaretlendiriyor anlattıkları. Tüm kitaplarını neredeyse okudum. Okumadığım bir iki kitabı vardır herhalde.
Kitabın mottosu “Sabahlarını kucakla hayatını güzelleştir.” Sabah 5’ te kalkabiliyor olmak oldukça iddialı olsa da, bir konuda süreklilik ile rutine döndürmenin başarıyı beraberinde getiriyor olmasına çok katılıyorum.
Kitapta, ünlü yazarlardan, düşünürlerden, tarihe damgasını vuran büyük insanlardan birbirinden güzel alıntılar var. Bir de satır aralarına serpiştirilmiş müzikler.
Siz de pozitif duygularınızı ve cesaretinizi yeniden canlandırmak isterseniz bu kitabı kesinlikle okumanızı tavsiye ederim.
Sevgiyle,
372 syf.
7/10 puan verdi
Çok bir beklentim olmadan okuyup keyif aldığım bir kitap oldu.
Tam anlamıyla bir dark romance mı ondan emin değilim açıkçası, evet erkek karakter mafyatik karakter. Aslında bir mafya, yüzündeki yara ve vücudundaki yaralardan dolayı yer altında gizlenmeyi tercih ediyor erkek karakterimiz. Açıkçası kitabı sevdim, okuyan çoğu kişi çok ortalama bulmuştu ya da sevmediğini söylemişti.
Kadın karakterin bipolar bozukluğunun olması, hatta yazarın da bundan muzdarip olduğu için o duyguları çok güzel bir şekilde yansıtmasını sevdim. Bence tam anlamıyla psikolojik bir detay yoktu ama kurgudaki yerini çok beğendim.
Kitabın arka kapağını ya da kitap hakkındaki şeyleri duyduğumda açıkçası daha vasat ve anlaşılmaz bir kitap bekliyordum ama hiç öyle olmadı kesinlikle keyif alarak okudum evet mükemmel harika bir kitap diyemem ama vakit geçirmek için kesinlikle okunabilecek bir kitap.
Kitap içindeki pekçok öge gerçekten çok dikkatimi çekti bunlar kullanılır mı falan diye bekledim ama çok fazla değinilmedi keşke o noktalarda da yarar biraz daha yaratıcı olup da kitapta yer verseymiş.
Bu iki kitap
Bu iki kitaptaki ana karakterlerin benzerliği temelde idealize edilmiş baba figürünün etkileri üzerinde durmanızı gerektirir. Psikanalitik çerçevede ilişki örüntüleri benzer hatta neredeyse birebir örtüşen türden bireyleri içerecek olması da büyük olasılıktır. İdeal baba figüründen uzak bireylerin bu tarz ilişkilerde uzun soluklu olması beklenmez. Tanımlanan aşk aslında imkansız olandır, kavuşulamayacak olandır.
Bir Kürt Sevdim 
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu
Harley' le Gelen Tanrı
Ah okuduğum en tatlı kitaplardan biri olabilir :) Çok ama çok keyif alarak, yer yer gülerek, elimden hiç bırakamadan okudum. Daha ilk sayfalarında kendinizi bir Hollywood filminin içindeymiş gibi hissediyorsunuz. Hem eğlenceli hem de düşündürücü bir kitap kesinlikle. Bazı yerleri duvara toslatıyor insanı. 100 sayfa, kısacık hemen bitiyor ve niye bitti diyorsunuz :)
Kısaca konusu şöyle: Ana karakter Christine' in yaşadığı aşkı, sevmediği mesleği ve kilolarıyla bunalıma giriyor. Sonrasında karşısına gizemli bir adam çıkıyor ve hayata bakış açısını tokat gibi yüzüne vuruyor. İşte her şey o zaman değişmeye başlıyor.
Okumanızı şiddetle tavsiye ederim.
Ve evet Tanrı, Harley' le de gelebilir. :)
Sevgiler,
576 syf.
6/10 puan verdi
O sonu asla kabul etmek istemiyorum!!
Benim mutlu son anlayışıma tam olarak uygun bir son değildi. İlk kitaba göre kesinlikle çok daha akıcı ve olaylıydı. O yüzden daha fazla sayfa olmasına rağmen çok daha kısa süre de bitti. İlk kitabın finalinden sonra olaylar biraz tersine dönmüştü.
Daha anlayışlı ve içine çekilmiş bir Julliet ve daha saldırgan bir Roma vardı. İlk kitapta şehre delilik getiren canavarın bulunup öldürülmesi olayların bitişini değil aslında siyasi anlamda ayrılıkların artışını ve Şangay’ın daha da karışmasına sebep olan olayları fitilliyor.
Aslında bazı şeyler tam olarak tahmin ettiğim gibi oldu. O yüzden tahmin edilebilirdi olayların çok olduğunu belirtebilirim ama sonunu çok daha farklı isterdim.
Sonunu sevmediğim için bu kitaba puanım çok düşük.
Genel olarak ise seriyi sevdim, iyi ki okumuşum, aklımda kalmadı diyebilirim.
256 syf.
6/10 puan verdi
6 adet kısa bilim kurgu öyküsünden oluşuyor kitap.
İlk öykü kesinlikle çok iyiydi. Yapay zekanın insan zekasının önüne geçişi ve kendi iradesine sahip oluşu gerçekten korkutucu. Ama genel itibariyle ilk öykü gayet güzeldi. Daha uzun halini okumak isterdim.
Sonraki öyküleri ise çok sevemedim, konuyu tam anlayamadım, ne okuyorum ya hissiyatı oluştu. Olayı anlayana kadar zaten öykü bitmiş oluyor. İlk öyküye göre de epey kısalar zaten ama sevemedim.
384 syf.
8/10 puan verdi
Arka kapağını hiç okumadan başladım seri. Kitap aslınsa Romeo ve Juliet uyarması ama bunun yani sıra 1920’li yıllarda Şangay’da yaşanan siyasi olaylarla dolu.
Kitabın ilk başında anlamak biraz zor ve ağır geliyor ama olayların içine girdikten sonra sevdim. Roma karakteri gözüme biraz daha naif geldi. Keşke daha güçlü olsaymış ama Julliet ile olan diyalogları onların yer aldığı sahneleri gayet sevdim.
Kitabı okuyanlardan bazıları Julliet karakterini sevmediğini dile getirmiş ama ben aslında o karakteri gayet sevdim bence kitaptaki en iyi karakterlerden biriydi. Julliet’te sonra en sevdiğim karakter kesinlikle Marshall, kitap içerisinde yer alan bir karakter. Benedict ile olan olayını ilk başta anlayamamıştım ama kitabın sonunda olanlar :(
Serinin ilk kitabı olarak bence gayet güzeldi. Biraz tarihi kurgu olması ve uzak doğuda geçmesi sebebiyle sevmeyenler olabilir ama iyi ki okumuşum.
