Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Profil
ELEKTRONUN SERÜVENİ...
- " (...) Yörüngesini değiştirmek isteyen bir kuantum parçacığı, bir elektron, nihai geçişini yapmadan önce bütün ihtimâlleri el yordamıyla değerlendirir. Elektronun muhtemel bütün yörüngelere ve aynı anda sanal geçişler yapmasının nedeni kendisi için en iyi geleceği saptamaktır..."
Sayfa 165 - Everest YayıncılıkKitabı okudu
“Başına gelen kötü olduğunu sandığın şey aslında daha büyük bir kötülükten seni korumak için geldi…”
Reklam
Kuantum okumuyorlar, ondan.
Planck ile Einstein uygun zemini yaratmış ve 1911 itibariyle ışığın kuantum doğasına sahip olduğu fikri çoktan itibar görmeye başlamıştı. Işık ise bir şekilde bununla ilgili parçacık taneselliği olan bir dalgaydı. Bilimciler, son derece gelişmiş vakum teknikleri ve en yeni elektrik donanımlarını kullanarak, teknikleri ve en yeni elektrik donanımlarını kullanarak, incelenebilecek kadar seyreltilmiş gazlardaki elektrik yükleriyle oynuyorlardı. Ayrıca elektrik boşaltımının doğurduğu ışığı da inceliyorlardı. Günümüzde bu tarz fenomenlere “neon ışıkları” diyoruz.
Parmaklarınızı dikkatle birleştirirken aradan bakın. Gelen ışığı kapatmadan hemen önce birbirini izleyen ışık ve karanlık bantları göreceksiniz. Bu bantlara girişim örüntüsü denir. Bunlar parçacıklar değil, sâdece dalgalar tarafından üretilebilir. Işık ve karanlığın birbirini izlemelerinin nedeni ışık dalgalarının birbirine girmesidir.
Yolda bir yerlerde, Descartes’ın “Düşünüyorum öyleyse varım,” sözü yitirilmişti. Ya da daha ziyâde çevrilip şu hâle gelmişti: “Varım, öyleyse düşünüyorum.” Makbul olan nesnel gerçeklik, neden-sonuç, gizli mekanik düzen araştırmasıydı. Bilimin ufku açıktı.
Neden ileriyi göremeyiz? Neden geriye dönüp baktığımızda dünya tahmin edilebilir görünür? İki sorunun da cevabı aynıdır: Kendimizi asla şu an olduğumuz hâlimizle göremeyiz. En yakın arkadaşlarınızın neden aptalca şeyler yaptıklarını kimbilir kaç kez merak etmişsinizdir. Başka birinin içinde bulunduğu kötü durumu görmek çok kolaydır. Hepimiz “Sevgili Abby” kesilip, karşılıksız aşk acısı çekenlere, arkadaşlarımıza, hattâ devlet adamlarına, hakemlere ve başkalarına akıl vermeyi iyi biliriz. Hepimiz ülkemizdeki sorunun ne olduğunu, en sevdiğimiz atletin neden pat diye yere düştüğünü ve dünyanın nasıl kırtarılacağını biliriz. İş kendimizi görmeye geldiğinde ise görünmez oluruz. Kendimizi başkalarının bizi gördüğü veya bizim başkalarını gördüğümüz gibi görmeyi öğrenmemişizdir. Ne zaman gözlesek, bu gözlemdeki payımız görünüşe göre minimumdur. Beya ego durumumuza bağlı olarak tam tersi olur ve süreçteki payımız orantısızca patlar. Gözlemde bulunurken, “biz” gözlediklerimizden ayrılırız. İşte tam da bu gözlem eyleminde nesnel “gerçek” dünya ortaya çıkar ve öznel gözlemci kaybolur. Kendimizi nasıl gözleyeceğimizi bilmiyoruz.
Reklam
“Her şey çoktan Tanrı tarafından belirlenmişti.”
En önemsiz düşünce bile çok eski çağda belirlenmişti. Ahlâk, erdem, gurur ve önyargı birer oyundu. Siz, özgür düşünceli bir insan olduğunuzu hayâl edebilirsiniz ama bu hayâl bile çalışma şekli bir şekilde keşfedilecek olan evrensel saat mekanizmasının işleyişinden başka bir şey değildir.
Newton
Gezegenin Güneş etrafındaki hareketi bir çember şeklinde eğrilir çünkü Güneş gezegeni bir güçle çeker. Bu güce ben yerçekimi diyorum. Top binanın tepsinden yere aynı neden düşer. Topun hareketi yerçekimiyle değişir. Top düştükçe ivme ve momentum kazanır. Bunların hepsi de benim hareket yasalarım ve yerçekimi teorimle açıklanabilir.
162 öğeden 101 ile 110 arasındakiler gösteriliyor.