Paranın yaygınlaşmasının dikte ettiği bu onur kumarında başarılı olan zenginler hemen çizgiyi çekmeliydi. Kendi kızları ve kadınları bir meta olarak alınıp satılmazdı. Peki ama bunu tüm dünyaya nasıl ilan edeceklerdi? Onları eve kapatarak, dışarı çıktıklarında da örtünmelerini sağlayarak. Belki bugün bize saçma gelecek ama ilk kez Bronz Çağı'nın sonlarına doğru (MÖ 1200) karşımıza çıkan kadınların bu izolasyonunu, o günün mantığı içinde onları korumak için yapılmış bir şey olarak görmek gerek. Zaten bunun ilk gerçekleştiği Asur'daki yasalara göre, cezalandırılması gereken kafasını açan "iffetli" kadınlar değil, örtünüp "namuslu" gözükme derdine düşen "iffetsiz"ler ve kölelerdi. İlki zaten pek olası bir durum değildi; öyle ya, hangi aklı başında kadın örtüsüz dışarı çıkıp fahişe gibi dolaşmayı göze alırdı ki?
David Graeber'in bize hatırlattığı gibi, ilkel toplumlar aslında sanıldığı gibi takas yapmıyorlardı. (...) Peki, takas yoksa mallar nasıl el değiştiriyordu? İlk toplumları oluşturan bireylerin arasında değiş tokuş borçlanma üzerinden yapılıyordu. Yani aralarında bir kredi sistemi vardı ve takas sadece tanımadıkları, toplum dışı insanlarla yapılan bir şeydi. Sırayla yemek ısmarlamak gibi bir kültürden bahsediyoruz kısacası ya da "Sen benim sırtımı kaşı, ben de senin sırtını kaşıyayım." tarzı bir karşılılıktan.