Kitabın konusu mitoloji ve arkeoloji ile harmanlanmış bir polisiye romanı. Ve harikaydı. Hem bilgi hem polisiye bir aradaydı, ilk başta ağır ilerlese de sonu bi hayli güzel bitti. Ahmet Ümit in cinayet romanları aslında beni pek sarmıyordu. Sıkılıyordum. Kütüphane de de istediğim eserleri bulamayınca bu kitabı almak zorunda kalmıştım Ama pişman değilim eser gerçekten bayaaa iyi olmuş. poliseye romandan fazlasıydı bu kitap benim için.
Şimdi gelelim asıl soru(larımız)za:)
Bergama da neler oluyor?
Zeus eğer Cemal değilse, kim?
Neden tanrılara aile üyelerinin silüetleri verildi?
Peter aslında kim? O kadar masum mu)
Veee Naziler bu işin neresinde?
...(Sorular bir hayli çok. Çünkü gizem kitabın son sayfasına kadar sürüyor.)
Cemal büyük dedelerinin Bergamada Zeus Altarının Berlin'e taşınmasında kazı çalışmalarını yapmışlardır ve Bergamadan Berlin'e taşınıp orada yaşarlar. Buunun üzerine Cemal Aile bireylerinin yüzlerini Tanrılara verir, Cemal bu resim projenisi tamamlayamadan evinde kalbi elinde ölü bulunur. Daha Cemal'in katili bulunmadan Şeytan tepesinde dedesi Orhanın cesedi bulunur hemde Uranos'un öldürüldüğü şekilde!!! (...)
"Gerektiği kadar acımasız olmalıydık, gerektiği kadar kararlı, gerektiği kadar inatçı. Ve çelikten pençelerimizle parçalayıp düşmanlarımızın göğüs kafesini, çekip çıkarmalıydık sefil yüreklerini..."