Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Söyleşi-Röportaj

Profil
Şeyh Galip
Sen yârini bî-haber mi sandın? Yoksa seni terk eder mi sandın?
Turkuvaz
Reklam
Ökten: Peder otoriter bir adamdı; ama otoritesi kendinden kaynaklanmıyordu. Kendisi de istikametini Resulullah'a göre ayarlıyor. Valide de peder de yaptığı her harekette, "İnşallah Resulullah'ı gücendirmemişizdir," diye düşünürdü.
Sayfa 180 - …Kitabı okudu
İç dünyamızın iki önemli kısmı var, biri zihnimiz, diğeri de duygu dünyamız. Değerler sistemi insanın zihnen bildiği ve kalben sevip inandığı şeylerdir; çünkü zihnimiz sevmez, sadece bilir ve bilmekten bir haz duyar. Kalp ise sever, bilir; ama bu bilgi zihnin bilgisi gibi değildir. Onun için değerler sistemini bize öğretirler; ama bu öğreti kitabî değildir, yaşayarak öğretilir. Mesela bir öğrenci hocanın sadece sözüne bakmaz, hâline, tavrına, yürüyüşüne, oturuşuna, kullandığı eşyaya bakar.
Sayfa 161Kitabı okudu
Aristo, "Bir şeyi bilmek, onun kaynağını bilmektir." der. Yani bir şey bilmek, onu ortaya çıkaran ilk sebebi bilmektir. Ağacı binmek, tohumu bilmeyi gerektirir. Tohumu bilmek toprağı, suyu, güneşi ve tüm bunların ötesinde canlı olmanın manasını bilmektir. Ve tüm sistemde ilk sebep yani muharrik–i evvel, evrendeki tüm hareketi değişimi, dönüşümü başlatan ilkedir ve bu, ilk muharrik ve ilk sebep olan Tanrı'ya kadar geri gider. Bu bilim ilkesi kelam ve metafiziğe uyarlandığında şu anlama gelir: Âemi anlamak istiyorsan önce onu yaratanı bil.Eseri anlamak istiyorsun önce ustasını tanı. O ilk sebebe geri görüp kaynağı, ilk hareket ettiriciye geri döndüğünde tüm varlığın neden var olduğunu anlayacaksın. İşte o zaman her şey yerli yerine oturacak. İşte o zaman mana ile suret, dil ile hakikat, ifade ile mana yerine bulacak, birbirini bütünleyecek ve insan gerçek manada anlamaya ve ifade etmeye başlayacak.
Şimdi ve burada, bir başkasının kriterlerine göre var olmaya çabalayan bir insan mısın; yoksa kendi bilincinle oluşturduğun ölçütlere göre eyleme geçen biri misin?
Sayfa 21 - KronikKitabı okudu
Reklam
Sınırlı bir dünyada sınırsız büyüme mümkün olmadığına göre, belirli bir eşik aşıldığında aracın duvara toslaması kaçınılmazdır.
Kavramların ekseri realiteyi açıklamak, bilince çıkarmak gibi bir işlevi oldugu sanılır. Oysa gerçek dünya da pek öyle değildir. Çoğu zaman kavramlar gerçeği ortaya çıkartmaktan çok, gerçeğin üstünü örtmenin, yanlış bilinç oluşturmanın hizmetindedir. Örnek olsun, kapitalizm dememek için pazar ekonomisi veya piyasa ekonomisi, emperyalizm dememek için küreselleşme, kaos dememek için yeni dünya düzeni, örtük iç savaş rejimi dememek için liberal demokrasi deniyor. Elbette gerçeğin üstünü örtmek çabası hiçbir zaman gerçeği yok etmez. Gerçeğin hükmünü icra etmesini engellemez, sadece egemen siniflara zaman kazandırır. Oligarşilerin dünyayı yok etmesini kolaylaştırır.
Devletler de artık piyasanın (pazarın) gerisine "gizlenmiş" durumda... Batı’da devletler piyasanın diktatörlüğü lehine sahayı terk ettiler... IMF (Uluslararası Para Fonu) her fırsatta yoksul ülkelere yapısal uyum programlarını dayatmaya devam ediyor. Eğer "her taraf" aynıysa, güney-kuzey, gelişmiş azgelişmiş, ileri-geri ayrımının da bir kıymeti harbiyesi yok demektir. Artik "tek dünya" var ve bütün mesele uyum sağlamak"!. Tabii "tek dünya" söz konusuysa eğer, ona da “tek düşünce” yakışırdı... Öyleyse söz konusu olan "kalkınma” değil “uyumdur"...
Reklam
Yazarın kendisini tarifi/nden..
“Ben doğuştan alçakgönüllü bir insanım. Adeta hasta derecede. Çok kendi zararıma olarak. Evimin kapısında adım yoktur. İm­zamı küçük harfle atarım. İmkan oldukça kendimden hiç konuş­mam. Kendi ben'imi içimden çıkarayım ki, içime daha çok dün­ya sığsın isterim..”
Sayfa 129 - Bilgi/ pdfKitabı okudu
İnsan bir fikri olmadan eylemde bulunamaz ama eylemi olmayan fikir de sadece zihinde bir tasavvur olarak kalır. Bu ikisi arasındaki dengeyi kurabildiğimiz oranda kendimizi gerçekleştirme hedeflerimize ulaşma şansımız artar.
168 syf.
·
Puan vermedi
Hayata dair renkler
"Hayat Bir Öğrenmeler Manzumesi" der Sn. Ercan Kesal. Okumuş olduğum "Cebimdeki Ekmek Kırıntıları" isimli kitap aslında bir bakıma hayatın sürekli devam eden bir eğitim yurdu, öğrenme alanı olduğunu üstüne basa basa söylüyor. Bizler ise sürekli öğrenmeye açık, öğrenmek kavramını görev bilmesi gereken canlılarız. Bizler, günlük hayatımızda, hedeflerimizin peşinde ilerlerken, hayallerimiz doğrultusunda ve tabii en önemlisi öğrenme arzumuzu hiç kaybetmeden bu okulda başarılı olmayı hedefleyen canlılarız. Sn. Ercan Kesal, kimi zaman risk almakla birlikte, kimi zaman dalgalı denizleri aşmamız gerektiğini ancak rotamızı saptırmamamız gerektiğini de bizzat bildirir. Kâh yazarken, kâh okurken, kimi zaman bir film izlerken bu kavramları iyi anlayarak, onlarla bütünleşerek, kendimizden birşeyler katarken, kattığımız şeyde başka insanların da kendilerini görmelerini sağlayarak bu ince ve hassas çizgiye mutlak surette önem vermeliyiz. Uzun lafın kısası, Dünya'da başarılı olmamız gerektiğini kendimize aşılamalı, inandırmalı ve Dünya ile bir bütün halinde yaşamalıyız... Ayrıca, "Cebimdeki Ekmek Kırıntıları" isimli bu harika eseri yine her zamanki gibi şiddetle tavsiye eder, iyi okumalar dilerim... Mutu kalın...
Cebimdeki Ekmek Kırıntıları
Cebimdeki Ekmek KırıntılarıErcan Kesal · Kronik Kitap · 2022389 okunma
Heidegger'in güzel bir ifadesi var: ''Tefekkür, teşekkür eder.'' Gerçek düşünce insanı şükre, teşekküre, hamde götürür.
192 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
II. Dünya Savaşı üzerine okumalar yaparken ön plana çıkan birçok biyografi var. Tabii ki akla ilk gelen isimler Hitler, Roosvelt, Churcill, De Gaulle ve Stalin oluyor. Fakat Benito Mussolini de en az onlar kadar önem arz eden bir karakter. İtalya'nın savaştaki ağırlığını ve rolünü düşünecek olursak biraz geri planda kaldığını söyleyebiliriz.
Mussolini (Benito, Mussolini 1883-1945) İle Röportaj
Mussolini (Benito, Mussolini 1883-1945) İle RöportajEmil Ludwig · Dorlion Yayınları · 20222 okunma
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.