Gidişinin ardından kalan olmaya alışmakla geçen bu kaçıncı bahar, artık saymayı bıraktım ben. Gördüm ki sayınca da azalmadı sensizlik biraz bile. Belki de kabulleniş dedikleri bu; insan alışmaya kabul edince mi başlıyordu yaşadıklarını peki..
Bir tarafta lüks içindeki modern hayatın nimetlerinden faydalanmak, öte taraftan dinin emir ve yasaklarına uymak istiyoruz. iki iş aynı anda olmuyor çünkü din israftan kaçınmayı, iyiliği, akraba ziyaretini, yardımlaşmayı emrederken; modernite ise bireysin, yalnızca sen önemlisin, hayatını yaşa, dünyaya bir daha mı geleceksin gibi telkinlerde bulunuyor. Buradan doğan çatışmanın içinde hayatımızı yaşamaya çalışıyoruz. Oysa biraz geri çekilip bakabilsek sorunlara, yavaşlayabilsek hızın karşısında; o zaman rahat bir nefes alıp yeni bir güçle, yeni bir şeve bize ait olan "an" ı yaşayabileceğiz. Bizi mutlu kılacak şey budur.
"hak yoluna her şeyi, içkiyi de, kızları da gözden çıkarırım ben. Tek bir aşk vardır benim gönlümde: Şu kentsoylu kerataları günün birinde yeryüzünden temizleme umudu!"