Son çağlara yaklaşıldıkça, önce kurumlar gözetilir oldu, yani hedefe konuldu. Kurumlar devletin organlarıdır. Mesela eğitime hakim olmak, devlete ve topluma hakim olmaya eşdeğerdir. Tarikat ve cemaatler buraya yöneldiler. Öğretmenler, öğrenciler, okullar, kurslar, dershaneler, sınavlar hedefteydi. Soru çalınmalarına bu açıdan bakılmalıdır. Mesele bir veya birkaç kişinin marifeti değildir. Maksatlı bir ekip planıdır. Zamanla hukuk ve adliye alanı, polis teşkilatı, iktisadi teşekküller, akademik alan vs. hepsi hedef tahtasına oturtuldu. Yani bunlara sahip olmak istediler. Buralara adam yetiştirmek, daha doğrusu mürit ve cemaat bağımlısı yerleştirmek için tarikat ve cemaatler yarışa girdi. Demokrasinin zaaflarından, siyasetçinin menfaat ve ihtirasından, kanunların boşluğundan veya yetersizliğinden istifade ettiler. En büyük dayanakları din istismarı oldu. Dini, hani bazılarının dediği şekilde, afyon gibi kullandılar. Sadaka, zekat, kurban gibi işlere el atıp gelirler tarikat ve cemaatlere aktarıldı. Zenginlerin birçoğu, tarikat ve cemaat üyesi ve bağlısı yapılmak için çalışıldı. Bu yolla para birikimi ve yetkiler sağlandı. Siyasi ve idari yetkililerin bağımlı hale getirilmesi, işleri kolaylaştırmıştı. Sağlık alanı seçildi. Doktor, sağlık personelix hastane kapmacası başladı. Paylaşılma manzarası da var. Kimi hukuk alanına musallat oldu, kimi hastanelere, kimi okullara. En fazla çekindikleri ve cesaret edemedikleri askeri kurumların da duvarları yıkıldı. Cemaatlerin içinden biri, bütün kurumları hedef aldı ve her alana yerleşmeye başladı. Buna asker ve siyaset kurumları da dahil oldu. Sonuç, herkesin bildiği gibi...