t

Tarikat ve Cemaatler

Bir Müslüman, bağlı olduğu grubu, İslami ölçülere göre değerlendirebilecek donanıma sahip olmalıdır. Müslüman, herhangi bir gruba bağlı olsa bile, kurtuluşun ancak ‘birlik, şûrâ ve istişare’ ile mümkün olabileceğini bilmelidir. Müslüman, cemaatler üstü bir kardeşlik bilincine sahip olmalıdır.
Sayfa 77
... Bunlar neden kendilerini diğer yurttaşlardan ayırırlar? Kendilerinin daha mükemmel olduğuna mı inanırlar? İyi de bu, ulusun geriye kalanına bir hakaret değil midir?
Sayfa 22 - Karbon Kitaplar - 1.Basım
Reklam
Davetçilerin ahlaki sorunların biri de genel müminler, özelde ise davetçiler arasındaki kardeşlik bağının zayıf olmasıdır. Bu olumsuzluk, birinin diğerine eğri bakmasına, hakkında kötü düşünmesine sebep olmakta; diğerini küfür, dalalet ve bidatle damgalamaya kadar varmaktadır. Bunun sonucunda da ayrılıklar meydana gelmekte, gönüller ve düşünceler birgbirinden uzaklaşmakta ve aykırı tutumlar ortaya çıkmaktadır. Örneğin bir davetçi, kendi cemaatinden olmayan veya kendi yöntemini takip etmeyen diğer bir davetçiye düşman gözüyle veya dünyevi ticaret yarışında olduğu bir tüccar bakışıyla bakabilmektedir. Bu çerçevede sevgiyi hak etmeyen bir kimseye, sırf kendi cemaatinden olduğu için yakın durduğu; buna mukabil iyiliği ve takvasıyla sevgi ve saygıyı hak eden birinden, kendi cemaatinden olmadığı için uzaklaştığı görülür. İşte bu şekilde davet sahasında sevgi ve nefret ölçütleri şaşmış, Allah için sevgi, Allah için buğz unutulmuştur. Dolayısıyla "Allah için sevgi Allah için buğz" temelinde, dengeli ve doğru bir eğitime önem vermek bu sorun ve hatanın tedavisi edilmesi gerekir. Tüm bağlılıkların akrabalık, bölge ya da cemaat temelli olmasından önce iman ve salih amel üzerine kurulması gerektiğinin bilgi ve şuuru verilmelidir. İslami kardeşliğin genel mahiyetine öncelik vererek özel kardeşlik ilişkilerinin baskın hale getirilmemesine dikkat edilmeli, bireyler düzeyinde aidiyet engellerinin kaldırılması, cemaatler düzeyinde grup bağnazlığının terk edilmesi üzerin çalışılmalıdır.
Haklı Çekince
Askeriyedeki birçok kişi, hareketin çapından ve toplumsal etkisinden çekinmekte ve en nihayetinde Türkiye Cumhuriyeti'nin laik düzenini yıkmayı amaçladığına inanmaktadır. Bunun sonucu olarak, Gülen hareketi mensuplarının ordu, istihbarat ve güvenlik teşkilatına girmesi engellenmektedir. Ancak hareket üyelerinin dışlanmadığı polis teşkilatı içinde önemli bir etki gücüne kavuşmuş durumdadır, bu olgu ise askeriyeyi rahatsız etmektedir.
Sayfa 123
Son çağlara yaklaşıldıkça, önce kurumlar gözetilir oldu, yani hedefe konuldu. Kurumlar devletin organlarıdır. Mesela eğitime hakim olmak, devlete ve topluma hakim olmaya eşdeğerdir. Tarikat ve cemaatler buraya yöneldiler. Öğretmenler, öğrenciler, okullar, kurslar, dershaneler, sınavlar hedefteydi. Soru çalınmalarına bu açıdan bakılmalıdır. Mesele bir veya birkaç kişinin marifeti değildir. Maksatlı bir ekip planıdır. Zamanla hukuk ve adliye alanı, polis teşkilatı, iktisadi teşekküller, akademik alan vs. hepsi hedef tahtasına oturtuldu. Yani bunlara sahip olmak istediler. Buralara adam yetiştirmek, daha doğrusu mürit ve cemaat bağımlısı yerleştirmek için tarikat ve cemaatler yarışa girdi. Demokrasinin zaaflarından, siyasetçinin menfaat ve ihtirasından, kanunların boşluğundan veya yetersizliğinden istifade ettiler. En büyük dayanakları din istismarı oldu. Dini, hani bazılarının dediği şekilde, afyon gibi kullandılar. Sadaka, zekat, kurban gibi işlere el atıp gelirler tarikat ve cemaatlere aktarıldı. Zenginlerin birçoğu, tarikat ve cemaat üyesi ve bağlısı yapılmak için çalışıldı. Bu yolla para birikimi ve yetkiler sağlandı. Siyasi ve idari yetkililerin bağımlı hale getirilmesi, işleri kolaylaştırmıştı. Sağlık alanı seçildi. Doktor, sağlık personelix hastane kapmacası başladı. Paylaşılma manzarası da var. Kimi hukuk alanına musallat oldu, kimi hastanelere, kimi okullara. En fazla çekindikleri ve cesaret edemedikleri askeri kurumların da duvarları yıkıldı. Cemaatlerin içinden biri, bütün kurumları hedef aldı ve her alana yerleşmeye başladı. Buna asker ve siyaset kurumları da dahil oldu. Sonuç, herkesin bildiği gibi...
Sayfa 14 - Yümni Sezen, Tarikat ve Cemaatlerin Devleti Ele Geçirme İstekleriKitabı okudu
Tarikat ve cemaatlerin beslendiği ana damar olan din ile ilişkilerine dönersek, açık veya perde arkasında şunları görürüz: -Kur'an'la ilgileri alabildiğince azalmıştır. -Bilgisizlik hakim olmakla birlikte, bildikleri kısmın da şekli ve gösterişe dönük yanı artmıştır. -Gayrıresmi din ve maneviyat eğitimi-öğretimi paylaşılmış, çatışmalı, çekişmeli iddialar içinde bir dini hayat oluşmuştur. -Sufi otoritelerin nüfuzu, şeyhlik kurumunu doğurmuş, giderek bugünkü seviyeye düşmüştür. Birden fazla olduğu için de millet bölünüp durmuştur.
Sayfa 15 - Yümni Sezen, Tarikat ve Cemaatlerin Devleti Ele Geçirme İstekleriKitabı okudu