Allah'ın nazar ettiği yer ve sonsuz sırların toplanma merkezi gönüldür.
Bu sebeple gönüle yol bulan maksuda erer.
Gönüle yol bulmak da ehl-i dil (gönül dostları) hizmetine girmekle mümkün olur.
Gönül dedikleri şey, çam fıstığı kozalağı şeklinde sol memenin altında bulunan bir et parçasıdır. Bu et parçası "hakikat-i câmia-i insanniyye'nin taşıyıcısıdır.
Yâdkerd
(Zikretmek)
Dilin kalple birlikte zikridir.
Zikirden maksat, gönlün daima Hak Sübhânehû ve Teâlâ ile birlikte olmasıdır.Bu birlikteliğe muhabbet ve tazim sıfatı eşlik etmelidir.
Şah-ı Nakşibend (k.s) şöyle buyurur:
Bizim yolumuz sohbettir. Halvette şöhret, şöhrette ise âfet vardır. Hayır cemiyette, cemiyet de sohbettedir. Ancak bu halin gerçekleşmesi sohbetin faydalı olması şartına bağlıdır.
Halvet Der-encümen (Toplulukta Yalnızlık)
Zâhirde halk, bâtında Hak Teâlâ ile olmak demektir.
Allah Teâla'nın, "Ticaret ve alışverişin kendilerini Allah'ın zikrinden alıkoymadığı adamlar.." (Nûr 24/37) buyruğu bu makama işarettir.
Sefer Der-vatan
(Vatanda Yolculuk)
Sâlikin kötü ahlâktan ve doğuştan gelen beşerî sıfatlardan uzaklaşması, yani beşerî sıfatlardan melekî sıfatlara, kötü sıfatlardan güzel sıfatlara intikal etmesidir.
Nazar Ber-kadem
(Ayağa Bakış)
Sâlik şehirde, kırda, çarşıda, pazarda, velhâsıl her yerde, gidip gelirken, huzurunun dağılmaması ve bakılmaması gereken yere ilişmemesi için bakışını ayağına çevirmelidir.
Zira nefes alınıp verilirken, canlı onun farkında olsun, isterse olmasın Hak Sübhanehû ve Teâlânın gaybet-i hüviyyetine işaret olan 'he' harfini söylemiş olur.
Hüş Der-dem (Nefeste Şuur)
Bunun mânası şudur:
Bir nefesten diğerine geçerken gafletten uzak olmak, nefesi huzur içinde almak ve her nefeste Allah'tan gafil olmayıp O'nu hatırda tutmaktadır.
Hem dünyevi hem de sonsuz ahiret hayatını anlatan, tasavvuf kitabıdır.
İnsan olarak fıtratımız gereği eksik yönlerimizi söyleyip düzeltmemizi sağlayan ve ona yönlendiren bir kitap...
Mutlaka okuyunuz.
Nefsâni iştihâlarla rûhânî iştihâlar arasında tatmîn yönünden de bir fark vardır: Yemek içmek gibi nefsânî iştihâlar tatmîn oldukça sönerken rûhânî iştihâlar ise artıp çoğalır. Bu susuzluğunu gidermek için âdetâ tuzlu su içmeye benzer. Her içilen su, iştihâyı biraz daha artırır.