içimden buhârâ geçiyor. tiflis, tahran geçiyor. beyrût, saraybosna, marakeş geçiyor.
içimden kâdim medeniyetin bir yapısında aniden bir toz zerresi olmak geçiyor. diyâr diyâr gezmek
durmamak.. beklememek.. rüzgarın estiği yöne doğru.. belki, yani mümkün olsa geçmişe doğru.. içimden şah-ı nakşibend hâzretle, seyyid emir külâl ile, mevlânâ hâlidî bağdadi hâzretle, bizim yûnusla, pîr sultân abdâl'la, gâlib dede'yle dost olmak geçiyor. sonra hâcı bektaşlarla, somuncu babalarla, erzurumlu emrâhlarla tanışık olmak geçiyor. içimden şeyhülislâm yahyâlarla, ibrâhim hâkkılarla.. adını unuttuğum, saymakla yetiremeyeceğim onca güzel insanla aynı mecliste olmak geçiyor. aynı mecliste olup aynı dertle gözyaşı dökmek geçiyor.
uçmak, uçmak, uçmak geçiyor. koca bir medeniyeti karış karış bilmek geçiyor...