S.

Joe dede en yaşlılarıydı. Tam doksan altı buçuk yaşındaydı, daha ne olsun. Tüm yaşlılar gibi sevecen ve kırılgandır, bütün gün neredeyse hiç konuşmazdım. Ama akşamları, sevgili torunu Charlie odaya girdi mi, sihirli bir değnek değmişcesine gençleşir. Bitkinliğinden eser kalmazdı, bir delikanlı gibi kabına sığmaz, aşka gelirdi.
Sayfa 22 - Can yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Sevinçten öyle güzel gülümserlerdi ki, yaşlı, buruşuk yüzleri mutlulukla aydınlanırdı.
Sayfa 19 - Can yayınlarıKitabı okudu
“..acelesi de işi de olmayan biriydi..”
Sayfa 82 - İthaki yayınlarıKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
“..Yaratıcılık yemek pişirmenin anahtarıdır.”
Sayfa 79 - İthaki yayınlarıKitabı okudu
“Yemek müzikal bir varlıktır, aynı lezzetin akşama kadar sürmesi mümkün değildir..”
Sayfa 79 - İthaki yayınlarıKitabı okudu
Reklam
“Bilinçli olarak aradığın şeyi aradığın yoldan elde edemezken o şeyi düşünmeyi bırakıp terk ettiğin geçmişinden ya da ummadığın bir ara yoldan, havadan süzülürcesine sunan hayat ne garip.”
Sayfa 73 - İthaki yayınlarıKitabı okudu
“On yıldan fazladır acılar çekerek yaratmaya çalıştığım ama başaramadığım ideale ulaşan balık. Başarısız diye atıp ilgilenmediğim balıklardan hangileri, nasıl, ne zaman çiftleşerek bunu yumurtadan çıkarabildi?”
Sayfa 73 - İthaki yayınlarıKitabı okudu
“Eskilerin ölmesine izin verecek cesaretin yoksa, yeni şeyler yaratmanın büyük sorumluluğunun üstesinden gelemezsin.”
Sayfa 57 - İthaki yayınlarıKitabı okudu
Ne olursa olsun ona âşıktı. Bu aşk çok kafa karıştırıcıydı ve Mataiçi âdeta boşlukta yüzüyordu. Bu noktada onun yüzüne karşı duygularını açık edemezdi ancak öte yandan hislerini kalbine gömüp saklayamazdı da.
Sayfa 56 - İthaki yayınlarıKitabı okudu
Yine de gerçek dışı güzellikteki kadının, gerçek dışı güzellikteki balıklar tarafından cezbedilmesi ne kadar garip ve dokunaklıydı.
Sayfa 47 - İthaki yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Parti geçmişe el koyabiliyorsa ve şu ya da bu olayın hiçbir zaman olmadığını söyleyebiliyorsa bu bu hiç kuşkusuz işkenceden de, ölümden de beter bir şeydi.
Annesinin anısı yüreğini dağlıyordu, çünkü annesi onu severek ölmüştü, Winston ise o sıralar onun sevgisine karşılık veremeyecek kadar küçük ve bencildi; nasıl olduğunu anımsamıyordu ama, annesi özel ve sağlam bir sadakat kavramı adına kendini feda etmişti.
Daha önce pek çok kez olduğu gibi, yoksa ben deli miyim, sorusu geçti aklından. Belki de, deli dedikleri tek kişilik bir azınlıktı. Bir zamanlar dünyanın güneşin çevresinde döndüğüne inanmak nasıl delilik belirtisi olarak görüldüyse, şimdi de geçmişi değiştirilemeyeceğine inanmak delilik belirtisi olarak kabul ediliyordu. Bu inancı bir tek kendisi taşıyor olabilirdi ve eğer öyleyse, o zaman delinin tekiydi. Ama deliliği pek dert etmiyordu, onu asıl ürküten yanılıyor olabileceğiydi.
Geçmiş değişmekle kalmıyor, sürekli olarak değişiyor. Ona en çok perişan eden de, bu büyük sahtekarlığı neden yapıldığını bir türlü açık seçik anlayamamasıydı. Geçmişi çarpıtmanın dolaysız yararları apaçık ortadaydı, gel gör ki gerçek neden bilinemiyordu. Winston kalemi alıp yazdı: NASIL’ını anlıyorum: NEDEN’ini anlamıyorum .
Bilinçleninceye kadar asla baş kaldıramayacaklar, ama baş kaldıramadıça da bilinçlemezler.
462 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.