Şüphesiz ashabın, daha sonraki gerçek ilim ve fikir adamlarının içinde de zengin olanlar vardı; lakin onlar bu zenginliklerini din, iman, Kur’an ve sünnet hizmetlerinin karşılığında elde etmemişlerdir. Bir taraftan dünyevi rızıkları için ticaret yahut farklı bir işle meşgul olmuş, diğer taraftan ise yalnızca Allah rızası için Kur’an ve
sünnete hizmet etmişlerdir.
Paraya endeksli olarak hizmet eden daha doğrusu hizmet etmiş gibi görünen kötü âlimler, yetkili bir kısım zalim kimselere şirin görünmek ve dünyevi menfaat elde etmek için dalkavukluk, yağcılık ve yalakalık yaparlar. Böyle kimseler sözde âlim, özde zalimdir. Elbette herkes ektiğini ahirette biçecek ve hak ettiği yere varacak!
O hâlde niyet şu olmalı: “Ben din, iman, Kur’an ve sünnet ilimlerini Allah için öğreneceğim. Sonra bu ilimlerle Allah rızası için ömrümün sonuna kadar İslâm’a ve insanlığa hizmet edeceğim.”
Din, iman, Kur’an ve sünnet ilimleri dünyevi maksat ve niyetlerle öğrenilmez, öğrenilemez, öğretilmez, öğretilemez, öğrenilmemeli ve öğretilmemelidir. Bu ilimler yalnızca Allah rızası için öğrenilir ve öğretilir.
İlim ehil olanlara öğretilir ve öğretilmelidir. Hırsızlık, yankesicilik, soygunculuk, kapkaççılık yapan sabıkalı bir kimseye çilingirlik ilmini ve sanatını öğretirsek ne olur? Yorumu size bırakıyorum.