Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
İnsanın yasası unutmakla illetli... Unutma, diye başladı: Bil ki kalıcı değil geçicisin, sahip değil misafirsin. Sabit değil iğretisin. Her ne var ki sende, ödünçtür, senin sanma. ŞIMARMA! Yarı kısmın topraktır. Toprağı horlama. Dünyadan yerine koyduğundan daha fazlasını alma. Onun dengesini bozma.
Zulüm, başka neydi ki? Oysa; İnsanın kendi doğasına aykırı davranışı. Kendi kendisine yabancı kılışı. Kalbin kendini inkârı. Hiç ummadığı yerden yara alışı. Hiç ummadığı yerden zalimce yaralayışı. Kınadığını kendinde tekrarı. Bir yanıyla en güzel olanın hemen ardından en çirkin olması. En güzeli yaşatanın korkuncu tattırması.
Sayfa 137
Reklam
İnsan. Ne kadar da nazlıydı. Yaşayabilmesi ne çok şartın bir araya gelmesine bağlıydı. Bu en güçlü yaratık en fazla da güçsüz olandı. Bir büyük ağaç kadar kavi ve heybetli, bir kuru dal gibi kırılgandı.
Sayfa 170
Kınayıcılar çoğu kez kınadıklarından daha kirlidir, adım kadar eminim.
Sayfa 311
“Toprağında acelecilik, mizacında sebatsızlık vardı Âdem’in. Ahdinde vefasız, varlığında azimsiz ve kararsız çıktı. Ve ki sözdü bu nihayetinde, unutması vardı. Öyle bir unutmak ki bütün bir insan soyu hatırlasındı.”
Sayfa 113
Aşk aşk diyorsun. Ölçüsü olmaz ya , varsa da ölçüsü, neler yapabildiğin değil, neler yapabilmediğindir.
Reklam
Güzelliğin sırrı Aşk suretinde kalbine bir an dokundu geçti...
Cennet Azığı
Üç şey seçtiler cennetten çıkarmak için: Bir : Kelimeler. İki : Aşk. Üç: Annelik duygusu. Kelimeleri Âdem yanına aldı, annelik duygusunu taşımak Havva'ya kaldı . Ama aşk çok ağırdı . İkisinin de, aşkı tek başına taşıması mümkün olmayınca , ikisinin zembili de aşkı bir başına kaldırmayınca , bölüştüler yükü. Yarısını Âdem sırtlandı , aşkın yarısı Havva'ya kaldı.
Sayfa 152Kitabı okudu
Düşme
Cennetin bütün yaratılmışları. Âdem'le Havva'nın utancının ağırlığından, ayıbının dehşetinden daha kurtulmamışken. Ama affet yakarışını dinlemiş ve Âlemlerin Rabbi'nin affettiğini de bilmişken. Ferahlamışken. Çok geçmedi. Uğultu dindi , gölgeler seyreldi , karanlık hafifledi. Belli ki kelâm inecekti cennet sakinlerinin üzerine, ilâhi hitap işitilecekti. Hitabın haşmetinden, kalbine inen azametten Âdem öyle ezildi ki gözlerini kapadı. Ateşler içinde kaldı. Dizlerine kadar Cennet toprağına battı. Duyduğu ses daha evvel duyduklarından bambaşkaydı. Aslında ses aynıydı da Âdem'in duyuşu başkaydı. Azap etme değil azarlama vardı bu hitapta. Sonsuz ceza değil, kaderin hükmü gerçekleşirken, vasıtasız aracısız son bir kınama. Ses sese katılırken, son bir hatırlatma, uyarma. Azamet zamiriyle Biz, deniyordu. Bundan sonrası: Meydan-ı kaza. Önce başlangıcı duyuldu cümlenin, emir kipindeydi: İnin. Arkasından asıl kısmı geldi: Düşman olarak yaşayın. Hükmü tamamlandı: Ve dünyada bir süre kalın .
Sayfa 149Kitabı okudu
Reklam
Sanki, dedi, bak tam şuramda, sol yanımda, kalbimin altında bir yer eksik kalıyor. Sonra bu kadarla kalmıyor, o eksiklik bütün ruhuma doluyor. Ne yapsam eksilmiyor ne yapmasam dolmuyor.
“Toprağında acelecilik, mizacında sebatsızlık vardı Âdem’in. Ahdinde vefasız, varlığında azimsiz ve kararsız çıktı. Ve ki sözdü bu nihayetinde, unutması vardı. Öyle bir unutmak ki bütün bir insan soyu hatırlasındı.”
“Dünya dedikleri hepi topu bir göz kırpımı mesafeli rüya.”
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.