Birini beğendiğimde bugün çok hoş olduğunu söylerim, yetenekli olduğunu düşündüğümde yüzüne karşı takdir ederim; nazik hareketini övmekten çekinmem. Dil cimriliğinin ne denli zehirli olabileceğini bilirim çünkü; iyi olanı zikretmek bizden eksiltmez ama birilerine hayat verir.
Bir kitabı okurken geçen iki saatin, ömrümün birçok senelerinden daha dolu, daha ehemmiyetli olduğunu fark edince insan hayatının ürkütücü hiçliğini düşünür ve yeis içinde kalırdım.
Tenhalığı seviyorum, sık görüşülmeyen ama bağı da koparılmayan dostlukları, sakin mekanları, az rastlanılmayı, kendimle kalmayı, kendimi saklamayı ve de sınırlarımı.
Merak etme ben hep yanındayım diyen herkesi gözüm aradığı zaman başka yerlerde gördüm. Ama insan bir şekilde aslanlar gibi hallediyor, ne yapacağını bilemezken bile bir yol buluyor. O yüzden kimse bana arkası boş bahanelerle gelmesin, anlamı varken kıymeti vardı.
Her insan kendisi olması karşılığında topluma bir bedel öder. Az ya da çok ama mutlaka bir bedel... Kimse bedelsiz kendi olamaz. Bu bedel çoğu kez yalnızlıktır.
“ Neyi seversen, o olursun. ” der Osho ve ekler: Sevgi simyadır. Asla yanlış şeyi sevme çünkü seni dönüştürecektir. Hiçbir şey sevgi kadar dönüştürücü değildir. Seni daha yükseklere, doruklara çıkarabilecek bir şeyi sev. Senin ötende bir şeyi sev.
Fırtına geçtikten sonra nasıl atlattığınızı hatırlamayacaksınız. Nasıl hayatta kaldığınızı da. Hatta fırtınanın dinip dinmediğinden bile emin olamayacaksınız. Ancak bir şey kesindir; fırtınadan çıktıktan sonra fırtınaya girenle aynı insan olmayacaksınız.
Düşüncelerinizden kaçının. Hangi düşüncenizin kendinize ait olduğunu şöyle bir saysanız, tek bir düşüncenin bile aslında size ait olmadığını görüp şaşırırsınız.
Bu yaşıma gelene kadar öğrendiğim en muazzam şey, tepkisiz kalabilmek. İnanılmaz kırılmış, şaşırmış ya da üzülmüş olsam bile her şeyin olabilirliğini, herkesin her şeyi yapabileceğini kabullenmek.
‘’ Nice mutlu yıllara demeyeceğim, çünkü değişen bir şey yok. Günler aynı, insanlar aynı, yalanlar aynı, dekorlar ve sahneler aynı, kandırılanlar aynı. Ve yine aynı olacak; sahte kahkahalar, sıra dışı böğürmeler... İyi kusmalar.’’ -Bukowski