Kitaplarda okuduğum ve sohbetlerine kulak verdiğim kişilere hem benziyor hem de tuhaf bir şekilde onlardan ayrılıyordum. Onlara yakınlık duyuyor, biraz da anlıyordum ama zekâm henüz olgunlaşmamıştı. Kimseye bağlı olmadığım gibi kimseyle ilgim de yoktu. 'Çıkış yolum serbestti' ve ölümüme yas tutacak kimsem yoktu. Görünümüm iğrenç, cüssem devasaydı. Neydi bunların anlamı? Ben kimdim? Nereden gelmiştim? Kaderim neydi? Bu sorular sık sık zihnimi bulandırıyor, bense yanıtlarını bulamıyordum.
Ne yazık! İnsan denen varlık, hayvandan üstün hassasiyetleriyle ne diye böbürlenir ki? Bunlar onu daha kendisi dünyaya gelmeden önce oluşan şartların belirlediği davranış biçimine yönlendirmekten başka hiçbir işe yaramıyor.