ibrahim

ibrahim
@legerin
tenê mirî ji êş azad in.
istanbul üniversitesi ilahiyat fakültesi
hewag
79 okur puanı
Mart 2020 tarihinde katıldı
Tarih; uzun, karanlık, sessiz, suskun, ve kederli bir kabristandır. Çağlar çağların ardından hep boş, hep soğuk, ölümcül ve karanlık; nesiller nesillerin peşinden hep tekrar ve hep taklit; yaşamlar, düşünceler ve idealler hep geleneksel ve kalıtımsal; kültür, uygarlık, sanat ve iman hep ölüden kalma miras...
Sayfa 209
Reklam
Öz-bilincini özgürleştirmek isteyen özne ve ona bu olanağı veren yasal düzenlemeleri yapan politik yetke ya da erk, insanlar arası ilişkilerin giderek artan ölçüde "toplumsallaştırılması" ve ağlaştırılması sürecinde, egemen koşulların biçimlendirdiği, ancak "anonim" görünen bir denetim ile irdeleşmek zorundadır.
Sayfa 19 - Kültür Eleştirisinin İşlevi Nedir?
Milliyetçiliğin faydası, kendisini kaybetmiş olana kendisini buldurmasidir. Milliyetçiliğin zararı, insanı kendisinden öteye çıkmaz bir ilkelliğe, bir bencilliğe hapsetmesidir.
Sayfa 190

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Eleştiri, gelenek görenekleri, var olanı, özsel özellik olarak nitelendirilen şeyleri yücelten öz-yetingenlik anlayışını sorgular; onları, güncel gereksinimlere ve gelişme eğilimlerine uygunlukları bakımından ayrıştırmaya ve böylece insancıl bir ilerlemenin gerçekleştirilmesine ortam hazırlar. Bu nedenle, bireysel ve toplumsal ilerlemeyi ve gelişmeyi önemseyenlerin, eleştiriyi ve eleştireni, 'bozgunculuk', 'yıkıcılık' gibi korku veren olumsuzluklara eşdeğer tutanlara karşı ödünsüzce direnmesi gerekir.
Sayfa 20
Aydınlanma, eleştirel aklın özgürleşmesi, bir başka deyişle, öznenin ya da insanın öz-bilincinin özgürleşmesini ereklediği için, Karl Marx'ın kavramsallaştırmasıyla, eleştirinin de eleştirisini gereksinir. Bu bakımdan, eleştirel Aydınlanma için etkenleşen kişi, öz aklının "sınırlı" işleyişine güvenmez. Söz konusu sınırlılığı aşmak amacıyla, eleştirel akılların, eleştirel bireşimini kavramaya ve edimselleştirmeye uğraşır.
Sayfa 19
Reklam
Sen neden kardeşinin gözündeki çöpü görürsün de kendi gözündeki merteği farketmezsin? Kendi gözünde mertek varken kardeşine nasıl, 'İzin ver, gözündeki çöpü çıkarayım' dersin? Seni ikiyüzlü! Önce kendi gözündeki merteği çıkar, o zaman kardeşinin gözündeki çöpü çıkarmak için daha iyi görürsün.
matta 7:3-4-5
Eğer yalnız sizi sevenleri severseniz, ne ödülünüz olur? Vergi görevlileri de öyle yapmıyor mu? Yalnız kardeşlerinize selam verirseniz, fazladan ne yapmış olursunuz? Putperestler de öyle yapmıyor mu?
matta 5:46-47
Kürt toplumunda dindarların öncülük ettiği sivil cuma namazı eylemleri vardı. Kuşkusuz bu, dar bir sivil eylem biçimi olarak değerlendirilemez. Burada esasta hem felsefik hem de paradigmasal anlamda bir duruş söz konusudur. Bu aynı zamanda devlete bağımlı 'din' anlayışına karşı bir meydan okumadır. Böylelikle inanç, halkın gündelik yaşantısına katılır, halkla iç içe geçer. Bilindiği gibi, devletle mücadele etmenin en temel yolu, onu birçok alanda etkisiz ve işlevsiz bırakmaktır. İktidar, özü gereği çift yönlü bir ilişkiyi ifade eder. Bu bir emreden-itaat eden ilişkisidir. İtaat olmayınca amirin de bir anlamı kalmaz. Dahası varlık gerekçesi ortadan kalkar. Halk, dini devletin elinden almakla, dini demokrasinin yoluna sokmuş oldu.
Sayfa 259
Said Nursi, Şeyh Said, Seyyid Rıza
Acaba neden devlet öldürdüğü veya zaten vefat etmiş bu önemli Kürt pişdarlarının cesetlerini çalmayı tercih etti? Amaç, bu insanların ölümünü engellemekti. Bunlar doğumu engellenememiş Kürtler idi. Yani vesayet altında ve tarihin radarına yakalanmadan ölen Kürtlerin aksine bunlar çuvalı yırtan mızraklar misali tarihe kendilerini inkar edilemez şekilde yazmayı başarmış isimlerdi. Sürgün ve idama rağmen bu zatlar maddi dogumlarindan veya milliyetlerinden bağımsız olarak tarihe birey ve Kürt olarak doğdular. Devlet açısından Kürtlüklerinin "doğum"u geri döndürülemez şekilde gerçekleşmişti. Ve bu doğumu engellenemeyen Kürtlerin ölümünün yani miraslarının coğrafyaya sinmesinin engellenmesi gerekiyordu.
Sayfa 65
Doğan her insana nazar değer. Bu, toplumun nazarıdır. O çarpılma hem bir varolma imkanıdır. Yani bir koruyucu battaniyedir, hem de bir hapishanedir. Cehalet, o hapishaneyi ev sanmaktır.
Sayfa 20
Reklam
Hakimiyetlerin esası, fiziki hakimiyeti temin eden cebir değil, zihni esareti doğallaştıran bu kendine ait bir nazardan insanı yoksun bıraktırma kurnazlığıdır. Başka bir ifadeyle hakimiyetin esası şurda yatmaktadır: Başkasının nazarının senin nazarını söndürmesi, onun yerine geçmesi ve böylece dünyayı başkasının görmek istediği ve gördüğü gibi görmeye başlaman ve zaten başkasından başlayıp yine o başkasına hizmet eden o subjektif nazarı senin objektif bir nazar olarak kabul etmendir.
Sayfa 19
İstikbal kendi ayakları üstünde durmak için müsbet hareket eden, en elverişsiz ortamda bile kendi kendini inşa ederek, asalet ve özgürlüğe kendini layık kılanlara aittir.
Sayfa 17
Konuşanlar, bilmiyorlar; duyanlar, bilmiyorlar. Güzel olan her şey anlamsız görünüyor ve anlamsız olan her şey çok ama çok önemli görünüyor.
Sayfa 197
Yehova sordu: "Kimi göndermeliyim? Elçimiz kim olacak?" İşaya, tıpkı Musa gibi, haykırdı: "Burdayım! (hineni!) Beni gönder!" Bu görümün önemi peygamberi aydınlatmak değil ona pratik bir görev vermekti. Peygamberler, her şeyden önce, Tanrı'nın huzuruna çıkan kişidir ama bu aşkın tecrübe Buda dinindekinin aksine, bilginin aktarılmasıyla değil eylemle sonuçlanır. Peygamber mistik bir aydınlanmayla değil itaatle tanımlanır. Beklenilecegi üzere, mesaj hiç de kolay değildir. Tipik semitik paradoks içinde, Yehova İşaya'dan halkın kabul etmeyeceği bir şeyi yapmasını ister. Tanrı'nın kelamını reddetmeleri durumunda hiddete kapilmamaliydi: "Git ve onlara de ki; 'Anlamasaniz da tekrar tekrar dinleyin; Agilayamasaniz da tekrar tekrar görün." Yedi yüz yıl sonra, kendisinin aynı sertlikteki mesajını halkın reddetmesi üzerine, ise bu sözleri tekrarlayacaktir. İnsanoğlunun gerçekle arası pek iyi değildir.
Sayfa 80
Sıradan ahlakçıların sık sık şöyle haykırdığını duyarız; Tutkunlarınızı ayak altına alın. Sanki bunları ortadan kaldırmak için istemek yeterli olacaktır. Konfüçyüs daha bilge ve daha ılımlıdır. Tutkulara fazlaca hevesli bir biçimde kapılınmamasını istese de, bunların sesine kulak verilmesini yasaklamaz; yalnızca, ruhun bu coşkun hareketlerini mantığın yatıştırmasını ve bunlara kılavuzluk etmesini arzular.
Sayfa 258
296 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.