Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Lev Tostloy

Lev Tostloy
@levtostloy
Quidquid futurum est summum, ab imo nascitur.
Sabitlenmiş gönderi
"İnsanlar, gösterdiğiniz nedenlere, içtenliğinize ve acılarınızın ağırlığına ancak siz öldüğünüzde inanırlar."
Reklam
Sürdürebilmek, ritmi kesmemektir. Uzun soluklu çalışmalar için bu önemli. Ritim bir kez belirlendikten sonra gerisi bir şekilde hallolur. Fakat çark belirli bir hızda dönmeye başlayana kadar, sürdürebilirlik üzerine iyice kafa yormak gerek.
"Pain is inevitable. Suffering is optional." “Acı kaçınılmazdır, ama acı çekmek bir seçim meselesidir (ve size bağlıdır)”anlamına gelir. Sözgelimi, koşarken, “Off!Başaramayacağım. Artık işim bitti! ” diye düşünecek olursanız, “acı” kaçınılması zor bir gerçektir, ama “işinin bitip bitmediğini” düşünmek nihayetinde kişinin kendi tasarrufundadır.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Anne ve baba, çocuğun canlılığını ve yaşama şevkini rahatsız edici ve hatta tehlikeli olarak algılarsa, çocuk çok geçmeden huzursuzluk ve korkuyla dolacaktır."
"Acının, bize acıyı verenler tarafından dindirilmesi gerekliliği yalanı tarafından kışkırtılan bir sevginin var olduğu bir dünyada yaşama cesaretini nasıl gösteriyoruz?"
Reklam
"Gittikçe kendimize yabancılaşarak, kendimize ve başkalarına yaptıklarımızın farkına varmayız. Bu sahte gerçeğe en iyi uyum sağlayanlar, toplumumuzda en başarılı kişiler olarak kabul edilmektedir. En iyi uyum sağlayanlar, aynı zamanda kendi duygularını en uzak olanlardır. Bu çelişkili yöntemle -başarı-, bastırılmış bir duygu dünyası saçmalığını örtbas etmektedir."
"İnsan gelişimi, şiddetli baskı, hükmetme ve yüceltme yoluyla güdüleri birbirine bağlayan bir olaydı. Yanlış gelişimler bu yüzden uzlaşma yetisinin başarısızlığı olarak kabul ediliyordu. Güdülere değişmez ve temelinde kötü olarak bakılıyordu, onlar sadece sosyalleşme süreci sayesinde zapt edilebilirdi."
"...çocuk bu şekilde başkalarının, örneğin anne babasının isteklerine boyun eğerse, öfkesini kendi özerklik güdüsünü uyandırabilecek her şeye karşı çevirmekten başka çaresi kalmaz. Bu olay, gelişimi ne kadar derinden etkilerse, çocuk kendi içinde ve benliğinin dışında, yaşam uyandırabilecek her şeye o kadar şiddetle saldıracaktır. Yani önce diğer çocukları, büyüdüğünde ise genel olarak bütün gençliği karşısına alacaktır. Böyle bir süreç, çocuğun kendi algısını ve gerçeğini arka plana iterek, kendi kendiliğinin sınırlarını kaldırır. Bu duruma gelindikten sonra, hayatı sözde çekilmez yapanın, insanı insan yapan kendi duygu ve gereksinimlerine yönelişi ise bir çelişkidir. Kendi insanlığı, kendisinin veya bir başkasnın acısını hissetme yeteneği bu tür şartlar altında bir tehdit oluşturur. Bu şekilde büyümüş olan insanlar, Erik Erikson'un bir zamanlar vasıf olarak nitelediği gibi (1964) acıyla baş etmeyi, acıyı anlamayı ve dindirmeyi bilemez; bunları insan olmanın ortak ve esas unsuru olarak göremezler."
"İnsan kendi özünü ve benliğini tanıyamaz, çünkü -kendi merkezinin- bilincinde değildir."
Özerklik için verilen mücadele canlılığı geliştirir. Ama sosyalleşme sürecinde özerklik ne kadar engellenirse, o kadar aslında engellemeye çalıştığı kötülüğü besleyen bir sürece dönüşür bu. Anne baba sevgisi, kendini kabul ettirmek için boyunduruk altına girmeyi ve bağımlı hale gelmeye gerektirir şekilde ortaya çıkarsa, topluma uyum bir çeşit itaat sınavı haline gelir. Bunun sonucunda doğan istekler, gerçek duyguların kaybına yol açarak, insanı kendi kötülüğünün kaynağı haline getirmektedir. Başarılı bir şekilde gelişememiş bir özellikliğin, aynı zamanda bir başarıyı da temsil etmesi varoluşumuzun bir çelişkisidir. Özerklik, derinlerde kaybolarak boyunduruk altına girmek ve bir başkasının isteklerine teslim olmak şeklinde kendini gizleyebilir. Bunun altında umut yatar.
Reklam
Lev Tostloy tekrar paylaştı.
"Çocuğun kendi iç dünyasından kaynaklanan gereksinimlerini anlayamayan ebeveynler, onu ileride dış dünyaya bağımlı hâle getirmektedir."
Lev Tostloy tekrar paylaştı.
"... ezilenler, başkalarını ezebilmek için kendilerini ezenlerin tarafına geçer: insanın insanlığını kaybettiği sonsuz bir süreç. Böylece, bizi kendi özerkliğimize götürecek her adımdan nefret ederiz. Bitmek bilmeyen başarı ve verimliliğe duyulan şiddetli arzu özerkliğin yerini alır."
özerklik=özgürlükKitabı okudu
"...bu kuşağın söz birliğiyle beni diri diri gömmekten hoşlanacağını kestirmeye sağduyum izin verir miydi? Şaşkınlık ve katlanamayış, beni on yıldır dinmeyen bir sabuklama nöbeti içine attı. Bu sürede de yanlış üstüne yanlış, budalalık üstüne budalalık yaparak, önlemsizliğimden dolayı talihimi ellerine alanlara yazgımı kesin olarak belirlemeye yarayacak birçok silah vermiş oldum. Uzun zaman boşuna var gücümle çırpındım. Becerikli, ikiyüzlü, usta ve önlemli olmadığım gibi, açık sözlü, sabırsız ve çabuk kızar bir kişi olduğum için çırpındıkça daldım ve düşmanlarıma, bana yeni yeni kötülükler etme konusunda, asla savsaklamadıkları fırsatları verdim. Sonunda, çabamın yararsızlığını, boşuna üzüldüğümü görüp, geri kalan tek karara vardım ki, o da yazgıya başkaldırmadan boyun eğmekti. Acı ve boşuna bir karşı koymanın yorgunluğuyla uzlaşamayan o her şeye katlanmanın verdiği dinginlikle derdimi unutabildim..."
Amerikalı profesör James Henry Breasted, modern uygarlığın -Avrupa uygarlığının- başlangıcının Yunanistan ve Roma’da değil, Ortadoğu’da; Mısır ve Filistin’de, Babil ve Asur’da, Sümer ve Akatlarda olduğunu ileri süren teziyle büyük bir kabul görmüştü. Kökleri binlerce yıl geçmişe giden, çoktan yok olmuş Ortadoğu krallıklarının topraklarına dayanan bu uygarlık Avrupa halklarının dünya üstünlüğünde, ideallerinde ve yaşam biçimlerinde son bulmuş olarak görülüyordu.
Çoğu kez, insan, henüz daha çocukken uyanma imkanını kaybeder; bütün hayatını uykuda geçirir ve uykuda ölür. Dahası, birçok insan, fizik bedeninin ölümünden çok önce ölür.
İnsanın iç özgürlüğü elde etme yoluna girmesi "terk etme'ye hazır hale gelmesine bağlıdır. Herhangi bir şeyi kaybetmekten korkmayan, kaybedilecek bir şeyi olmadığının şuuruna varan kimse, bu şekilde her şeyi kazanır.
1.124 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.