İki kırmızı vardır
Birinin aşka çıkar yolları
Birinin kalbi yangın yeridir
…
Kırmızıya çalar rengi duanın
Kırmızıdan kayıp gider yıldızlar
Gülü kanda boğanların kalbinde
Kırmızının her an yüreği sızlar
Teslim olmalı varlığın esrarını
Öğreten aydınlığa
Bu top sadece aşkın
Yörüngesinde bulur çiçekler diyârını
Bu top sadece göğün
Saklı bedestenidir gönül memleketinde
Bir yanda kırmızı, bir yanda sarı
Bu beyaz top sevmez karanlıkları
İnanmalı; sonsuzluğun terinden
Yaratıldı o şehribân nâbedîd
Dönüşlerin en nazenin anında
Rengi peydahlanan gül
Sardı bembeyaz bir tebessümle
Çağların kitabını
Usanmadan yağan yağmurlar gibi
Üzerindesin umutlarımın
Silerken kanatma kabuk bağlayan
Yaralarımın kan izlerini
Temizle, buzları çözülen ruhlar
Yürüsün mevsimler inkılabına
Bir titreyiş
Bir rüya
Ve bir direniş
Kuşatsın ufkunu yürüyenlerin
Parmaklardan kayıp gider umudun
Ellerin nerede
Nerede tuttuğun dalın
Yapraklarında büyüyen tebüssümler
Gözlerin nerede
Sen neredesin
İçindeki aynalar
Düşlerin nerede
…
Bir eldiven gibi tuttuğun dünya
Düşer bir akşamüstü
Başka bir dünyanın avuçlarına
Herbert Marshall McLuhan
1967/ ARAÇ MESAJDIR
"İçerik yerine biçime eğilmek gerek. İletişimin şekli belli iletiler için tercihe sahiptir. İçerik daima belli bir şekilde vardır ve bu biçimin dinamiği tarafından bir dereceye kadar yöneltilir. Eğer araç bilinmezse mesaj da bilinmez. Bu anlamda araç ortak iletidir. Araç kullanan kişilerin algısal alışkanlıklarını değiştirir. Araç yansız değildir. Kişilere olduğu kadar topluma da mesaj verir."
İlyas (a.s) İsrailoğulları Peygamberlerinden olup Kur`ân-ı Kerîm`de ismi geçen ve Tevrat`ta "Elia" diye zikrolunan Peygamberdir. M.Ö. IX. asırda yaşadığı ve daha sonra zamanın hükümdarları ile çok mücadele ettiği, çoğu zaman mağaralarda yaşadığı kaydedilmektedir.
Hz. İlyas (a.s) ya da "İlyasîn" şeklinde ismi zikredilen (es-Sâffât, 37/130). Peygamberliği bildirilen "Hiç şüphe yok ki İlyas gönderilen Peygamberlerdendir" (es-Sâffât, 37/123), şeklinde hitap edilen İlyas (a.s.) İsrailoğullarına Allah`ın elçisi olarak gittiğinde onlar "Ba`l" adında dört cepheli puta tapıyorlardı. Hz. İlyas’ın bütün gayretlerine rağmen İsrailoğulları bu puta tapınmaktan vazgeçmemiş Hz. İlyas’ın Peygamberliğini yalanlayarak (es-Saffât, 37/ 124). Onu ülkeleri olan Ba’lbak’ten çıkarmışlardı. Fakat Allah`ın gazabı bunların üzerine geldiğinde pişman olmuşlar ve İlyas (a.s)`ı geri çağırmışlardı. Ancak tekrar nankörlük etmişler, bunun üzerine İlyas (a.s) oradan uzaklaşmıştır.
İlyas (a.s)`ın İsrailoğullarından ayrılması Hızır (a.s) ile buluşması gerçekleşti. Bu buluşma "Hızır İlyas" iken sonradan Hıdrellez şeklinde değiştirilmiştir.
Hızır, Hıdır yahut Hadır Arapça bir kelime olup, yeşillik mânasına gelmektedir.
Hz. Peygamber (s.a.s), Hızır (a.s)`a Hızır denmesinin sebebini izah ederken; "Hızır otsuz kuru bir yere oturduğunda ansızın o otsuz yer yeşillenerek hemen dalgalanırdı" buyurmaktadır (Tecrîdî Sarıh tercümesi, IX, 144).
Neml Suresi'nin 88. ayeti bak ne diyor: 'Sen dağlara bakar da onları donuk-durgun görürsün. Oysaki onlar, bulutların dolaştığı gibi dolaşmaktadır.'
"Dağların hareket içinde olduklarını, kıtaların sürekli birbirine yaklaşmakta veya uzaklaşmakta olduklarını anlatmak için, yakın zamanlarda ne kadar bilimsel kitap yayınlandı, biliyor musun?"
Şimdi sana soruyorum: Elinin altındaki bir tek kitabı okumak zahmetine bile katlanamayan insanoğlu, binlerce cilt dolusu bir kütüphaneye adımını atar mıydı?"
"İkinci sorum da şu: Binbeşyüz sene öncesinin cahil Arap insanına, tektonik hareketlerden bahsetseydin, sana inanırlar veya seni anlarlar mıydı? "Onlara, gözle görülmeyen bazı yaratıkların insan vücuduna girdiğini ve bu canlıların hastalık yaptığını söyleseydin, tepkileri ne olurdu? Gözle görülmeyecek kadar ufak canlıları, o günün insanına nasıl anlatacaktın?”
“İnsanın içinde kendini gerçekleştirmeye yönelik doğal bir eğilim vardır. Eğer bireyin önündeki engeller kaldırılırsa, kişi tıpkı bir meşe palamudu gibi olgunlaşıp kendini gerçekleştirebilir.”
Karen Horney
2004'te psikolog John Jones ve meslektaşları, Georgia'nın Walker, Florida'nın da Liberty bölgelerinden on beş bin evliliğe ilişkin kayıtları incelediler. Bulgularına göre, isimleri, kendi isimlerinin baş harfiyle başlayan kişilerle evlenmeyi yeğleyenlerin sayısı, gerçekten de şansa atfedilebilecek bir oranın üzerindeydi.
Peki ama neden? Mesele aslında bütünüyle harflerde yatmaz; işin aslı, bu tür durumlarda seçilen eşin, kişiye kendisini hatırlatmasıdır. İnsanlar kendi yansımalarını başkalarında bulmayı severler. Psikologlar bu durumu bilinçdışı bir özsevgi olarak, bir başka deyişle yakın ve aşina gelen şeyler karşısında duyulan bir rahatlık düzeyi olarak yorumlar ve örtülü benlikçilik (implicit egotism) olarak tanımlarlar.