Feleğin nice cevr, nice aldanışlar, nice hayal ve umut kırılışları beni pişirmeye yetmedi. Hâlâ, ne çocukça sevinçlerim, ne hoş hayallerim, gönlümün ne safça akışları var.
Yazıklar olsun, seni sevmesini bilmeyenlere; ey gamlı ülke!... Seni sevip, senin sessiz dramın içinde gömülüp gitmekten korku çekenlere!... Taşın, toprağın ne bitmez bir sabır ve mukavemet hazinesidir!
İnsan yine bekliyor, bekliyor. Yine bir şey olmuyordu. İnsan bekliyor, bekliyor, bekliyor, düşünüyor, düşünüyor, düşünüyor ta ki şakakları zonklayana dek.
Bir şey olmuyordu. Yine yalnızlık... Yalnız... Yalnız...
Lâkin, bu köyde de hiç kimse kolsuz olduğumun farkında değil... Oysa, burada, isterdim ki farkında olsunlar. Zira, sağ kolumu, ben, onlar için kaybettim.
Biliyordum ki, toprak katı ve tabiat zalimdir ve insan cinsi bozuk bir hayvandan başka bir şey değildir; biliyordum ki, insan hayvanların en kötüsü, en bayağısı ve en az sevimli olanıdır. Evet, bilhassa en az sevimli olanıdır.