Ben direniyorum, direneceğim de.
Hayır, kesinlikle sizin bildiğiniz gibi değil diye!
Atı alan Üsküdar'ı geçmiş de olsa, bence hem direnmek hem diretmek gerek.
Haklılığın inadı denen şey bence budur işte.
"Ben mi şaşırdım yoksa herkes birden garip bir cinnete doğru mu yol alıyor? Hikmet'e göre ülkemizde herkes aklını oynatmış; memleketin, İsviçre'ye tedavi için gönderilmesi icap ediyormuş. Ancak oradaki doktorlar anlar diye tutturuyor."
Bari bundan böyle siz ey tuhaf insanlar, şairler çıkıp karşınıza yeni şeyler söylediler mi size sevin, tutun onları, alın düşüncelerini ayvalar gibi saklayın dolaplarınızda. Böylece üstünüz başınız şiir koksun her daim, nokta.
Didiniyor, çabalıyor çocuğun beyni niye öğrendiğini bilmediği şeyleri ezberleyerek. Sınavlar, ikmaller, cetveller, pergeller ve çam ağacı gönyeler ve uzun süren baş ağrıları... Yaşlanıyor bir çocuk eğitime karşı.
Memleket isterim
Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;
Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.
Memleket isterim
Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun;
Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.
Memleket isterim
Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;
Kış günü herkesin evi barkı olsun.
Memleket isterim
Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;
Olursa bir şikâyet ölümden olsun.
Gönlünüzü kaptırdığınız dava için, bir imparatorluk kurmak veya dünyayı imamın saltanatına hazırlamak adına, adam öldürmekten çekinmiyorsunuz. Benim gözümdeyse, adam öldüren her dava cazibesini yitiriyor. Ne denli güzel olursa olsun, çirkinleşiyor, bozulup alçalıyor. Ölümle ittifak yapan hiçbir dava haklı olamaz.
Dünya güzel. Dünya güzel ne demek? Dünyanın nesi güzel? İnsanların yüzde kaçı için dünya güzel? İnsanların kocaman çoğunluğu "Dünya güzel mi, değil mi?" diye düşünmüyorlar bile, bu dünyada haksızlık yokmuş, açlık yokmuş, zulüm yokmuş, ölüm yokmuş gibi haksızlığın, açlığın, zulmün, ölümün içinde yaşıyor.