Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Mustafa Gökduman

Mustafa Gökduman
@lvlustafa
Sıkı Okur
"kendini akıllı sanan bir abdal"
Arkadaşlar bir yerde müdür veya başkan tanıdığınız varsa iletin veya bu kişi kendinizse bilin istedim normal şartlarda %90'ınızın zekâ seviyesiyle bi sk olmaz. Ülkemizde sizin gibiler prim yapıyor sadece hepsi bu.
Reklam
insan insanı hafifletmeli ve yükünü paylaşmalı. sen sen ol yükünü sana yıkan değil yükünü paylaşan insanları sev.
Evlilik bağı tertibatı izin verilenle yasaklananı, öğütlenenle kuraldışı olanı tanımlayan bir kurallar sistemi çevresinde yapılanır; cinsellik tertibatı ise hareketli, çokbiçimli ve konjonktürel iktidar tekniklerine göre işler. Evlilik bağı tertibatının temel amaçları arasında bağıntılar oyununu yeniden üretmek ve onları yönlendiren yasayı ayakta

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Kadın bedeninin histerikleştirilmesi:
Bu, üç yönlü bir süreçtir: Kadın bedeni, bütünüyle cinsellikle dolup taşan bir beden olarak çözümlenmiştir (yani nitelenmiş ve safdışı bırakılmıştır); bu beden, kendisine içkin patolojinin etkisiyle tıbbi uygulanımlar alanıyla bütünleştirilmiştir, ve (düzenli doğurganlığını sağlamak zorunda olduğu) toplumsal bünye, (esas ve işlevsel öğesi olmak zorunda kaldığı) aile düzlemi ve (ürettiği ve biyolojik-ahlâksal bir sorumluluk çerçevesinde eğini boyunca güvence vermek zorunda olduğu) çocukların yaşamıyla organik bir iletişime sokulmuştur: Ana (ve onun negatif görüntüsü olan "asabi kadın") bu histerikleşmenin en görünür biçimini oluşturur.
tarih anlatılarına şüpheci bir bakış gereği hayatına, bulunduğu dönemin şartlarına göre durduğu konuma birebir şahit olmadığım ve kendisini çağa uydurup uyduramadığını bilemeyeceğim hiçbir şahsiyetin peşinden gitmem, onun hakkında iyi-kötü düşüncelere sahip olsam bile avukatlığını yapmam; isterse peygamber olsun.
Reklam
Söylemin aynı zamanda iktidarın hem aracı hem sonucu olabileceği, ayrıca karşıt bir strateji için engel, tökez, direnme noktası ve çıkış da oluşturabileceği karmaşık ve istikrarsız bir bütünü kabul etmek gerekir. Söylem iktidarı harekete geçirir ve üretir; onu güçlendirir ama aynı zamanda da yıpratır, zayıflatır ve onun silinmesini sağlar. Aynı
Çoğu zaman yeni hazlar düşleme yeteneğine sahip olmadığımız söylenir. Ama en azından başka bir haz ürettik: Hazzın hakikatinden duyulan hazzı, bu gerçeği bilmenin, sergilemenin, keşfetmenin, görerek coşmanın, söyleme gizlice bir sır olarak açmanın, kurnazlıkla bulup çıkarmanın hazzını, hazza ilişkin hakiki söylemin özgül hazzını ortaya çıkardık. Bizim cinselliğe ilişkin bilgimize bağlı bir erotik sanatın en önemli öğelerini, ne tıbbın vaat ettiği sağlıklı bir cinsellik idealinde, ne kusursuz ve gelişmiş bir cinselliğe ilişkin hümanist bir hülyada, ne de özellikle orgazmın lirizminde ya da biyoenerjinin güzel duygularında aramak gerekir (bunlar o bilginin normalleştirici kullanımıdır); bu öğelerin aranılacağı yer, cinselliğe ilişkin hakikat üretimine bağlı hazların çoğalması ve güçlenmesidir. Yazılan ve okunan bilge kitaplar, konsültasyon ve muayeneler, soruları yanıtlama endişesi ve yorumlandığını bilmenin keyfi, kendi kendine ve başkalarına anlatılan bir sürü şey, bir sürü merak, skandal karşısında "hakikat'e ilişkin görevin -biraz da ürkekçe- verdiği destekle açık edilen onca sır, duymasını bilenlere fısıldayabilme hakkı için yüksek bedeller ödenen gizli fantezilerin bollaşması, tek kelimeyle Batı'nın birkaç yüzyıldır bilgece kışkırttığı harikulade "analiz hazzı" (analiz sözcüğünün en geniş anlamıyla); bütün bunlar, itiraf ve cinsellik biliminin adeta gizlice ittiği bir erotik sanatın başıboş gezen parçalarını oluşturur.
Cinselliğin -yani XIX. yüzyılda özgül bir hakikat alanı olarak işlerlik göstermiş olan şeyin- tarihi, öncelikle bir söylemler tarihinin bakış açısından hareketle oluşturulmalıdır.
Kendiliğinden olmadığında ya da dış bir zorunluluk tarafından dayatılmadığında itiraf zorla elde edilir; ruhtan çekilip çıkarılır ve bedenden koparılır. Ortaçağdan beri, işkence bir gölge gibi itirafa eşlik eder ve kaçtığında onu cesaretlendirir. Bunlar, kara yüzlü ikiz kardeşler gibidir. En yumuşak şefkat gibi en kanlı iktidar da günah çıkarmaya gereksinir. Batı'da insan bir itiraf hayvanına dönüşmüştür.
...İnsanın sansüre, yani söyleme ve düşünmenin yasaklanmasına temel bir rol yüklemesi için, kendisinin, itirafın bu içe dönük kurnazlığının iyice tuzağına düşmüş olması gerekir; bizim uygarlığımızda, bunca zamandır, bizi, ne olduğumuzu, ne yaptığımızı, neyi anımsayıp neyi unuttuğumuzu, neyi düşünmediğimizi ve neyi düşünmediğimizi sandığımızı söylemek zorunda bırakan o harikulade buyruğu ha bire tekrarlayan tüm seslerin özgürlükten söz ettiklerini zannetmek için, insanın kafasında iktidarı iyice ters bir biçimde canlandırıması gerekir. Bu, aynı anda diğer çalışma biçimleri sermaye birikimini sağlarken, Batı'nın insanların uyruklaşmasını sağlamak için uğruna birçok kuşağı harcadığı dev bir iştir; uyruklaştırma derken, anlatmak istediğim kişilerin hem birer uyruk hem de birer özne olarak oluşturulmasıdır." Düşünün, XIII. yüzyılın başında her Hıristiyana yılda en az bir kez, hiçbirini es geçmeksizin, tüm kabahatlerini itiraf etmesi için verilen buyruk, kim bilir ne korkunç görünmüştür insanların gözüne. Bir de yedi yüzyıl sonra, Sırp direniş hareketine katılmak için dağlara çıkmış partizanı düşünün; şefleri ondan yaşamını yazmasını isterler, gecenin karanlığında karalanmış birkaç zavallı kâğıdı götürdüğündeyse bakmazlar bile ve ona yalnızca "yeniden yaz ve hakikati söyle" derler. Bu denli önem verilen dil yasakları, itirafın yarattığı bin yıllık boyunduruğu unutturmalı mıydı?
Reklam
...bilim, ısrarlı ve patavatsız, tiksintilerini ilan etme konusunda ağzı laf yapan, yasanın ve kamuoyunun yardımına koşmada ayağına tez, ancak hakikatin gereklilikleri karşısında uysal olmaktan ziyade düzenin güçlerinin kulu kölesi olan bir tıbbi pratiğe bağlandı.
Yarınlar var yürünür belki hiç dağılmazsak..
5,5bin öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.