Aslında biz hiçbir işe yaramadığını zannederiz mutlak mutluluğa ulaşmak amacımız olduğu için. Fakat düşününce hayatta bizi asıl şekillendiren acılarımız, üzüntülerimiz, endişelerimiz ve hatta bazen korkularımızdır.
Büyük bir genelleme yapılıyor haklısınız. Bi' insan çok üzülüp bu üzüntüsünü de yapıcı işler için motivasyon olarak kullanabilir. Öfke için katılmıyorum ama hiçbir durum öfkelenecek kadar önemli değil.
" Artık, kadınlar kendi mesleğini ve işini seçebiliyor; fakat geçmişteki ve bugünkü fiziksel eğitiminin ona erkekle yarışacak donanımı sağlamadığını da hemen belirtmek gerekir. Kadın her zaman piyasa değerine ulaşabilmek uğruna bütün enerjisini harcamaya, canlılığını tüketmeye ve sinirlerini yıpratmaya zorlanıyor. Bu kadınların içlerinden pek azı başarılı olabilmiştir; kadın öğretmenler, kadın doktorlar, kadın avukatlar, kadın mimarlar ve kadın mühendisler, erkek meslektaşlarıyla ne aynı derecede itimat görürler ne de çabaları için aynı karşılığı alırlar. "
" Aşk, ezelden beri insan ilişkilerinin en güçlü faktörüdür; aşk, insan eliyle yapılan her türlü yasadan üstün gelmiş ve Kilise'yle ahlâkın dayattığı demir parmaklıkları her çağda kırıp atmıştır. Evlilik ise genellikle salt ekonomik bir düzenlemedir; kadına süresi ömür boyu olan bir sigorta poliçesi sağlar; erkeğe de kendi türünü devam ettirmesini sağlayacak tatlı bir oyuncak. Yani evlilik, ve bu yolla sağlanan eğitim düzeneği, kadını asalakça , bağımlı olarak ve çaresiz bir hizmetkârmış gibi sürdüreceği bir hayata hazırlarken, erkeğe bir insanın hayatını tapulu mülkümüş gibi sahiplenme hakkını tanır. "
Emma Goldman bu satırları yüz yılı geçkin bir süre önce kaleme aldığı halde günümüzde maalesef görüyoruz ki toplumda bir adım ileriye doğru bir yönelme yok. Maalesef ki genlerimize işlemişçesine hala kadınlarımızı küçüklüklerinden itibaren narin, kırılgan prensesler olarak yetiştirmeye devam ediyoruz. Ve sonunda prenses kendini kulede hapsedilmiş bir şekilde buluyor.