İnsanoğlunun varoluş serüveni, adeta yarım kalmış bir masal gibi; bazen sırlarla dolu bir mektup gibi, bazen de sonsuz bir özlemle bekleyen bir aşk hikayesi gibi... Gözlerimizi yarıda bırakan, yüreklerimizi derinden sızlatan bu yarım kalmışlık duygusu, hayatın en dokunaklı ve derin acılarından biri haline geliyor. Belki de bu eksiklik, bizi sürekli arayış içinde tutan, ruhumuzun derinliklerinde bir iz bırakan, tamamlanmayı bekleyen bir melodi gibi, hiç bitmeyen bir özlemle dolu.
Bilir misin, bazı insanlara bakmak bile gönlüne huzur verir ve hatta şifadır güzel insanları seyretmek. Onun için güzele bakmak da ve güzel bakmak da sevaptır.
"Asıl mesele de bu işte, zaman ne kadar geçerse geçsin, bazı konularda hiçbir şeyi değiştirmez. Elinden malını mülkünü varını yoğunu alsalar bundan ölmezsin. Ama senin onurunu kırar, ruhunu öldürürlerse, işte buna çare yoktur..."
.
.
Trenlerin uğradığı, yaşamın en zor şartlarını göğüsleyen iki istasyon çalışanı, iki arkadaş; Yedigey ve Kazangap...
Sarı Ozek'te geçirilmiş yıllar, çaresizlik, yaşam ve hava şartları ile mücadele, ayakta durma çabası ile geçirilen ömürler..
Bu arkadaşlığın #kazangap 'in ölümü ile vedası, ve vasiyeti üzerine Yedigeyin omuzlarına binen bir sorumluluk..
Sarı Ozek bölgesinde Kazan kap için bir miras niteliği taşıyan nayman ana mezarlığina gömülmek istemesinin üzerine yaşanılan bir öykü..
Ve bu surecte cenaze konvoyunun Nayman Ana mezarlığına beraberinde #kazangaba vedası kesinlikle asra bedeldi...
Cenaze defn yolculugu boyunca hatirlananlar, o birkaç saatte bir asır gibi anlatılması;
Ve Kitabın isminin aslında kitabın özeti olduğunu kapağını kapatırken öyle güzel yasatiyor ki, biz okuyuculara...
Tek bir sözle virane'ye
Ve yine tek bir sözle cennete cevirdiginiz gönüller var!
Ağzımızdan çıkan cümlelere adres öğretemiyorsanız,
Sakın sesinizi çıkarmayın!...