Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Melissa Lewis

Büyüdükçe ne kadar yakınımız olursa olsun hiç kimsenin bizi gerçek anlamda anla­ yamayacağını öğrenmekse daha da korkunçtur. Bizi en mutsuz eden bizzat kendi benliklerimizdir ve işte tam da bu yüzden benliklerimizi yitirmek için yanıp tutuşuruz, sizce de öyle değil mi?
Reklam
"Kafalarımızın içindeki o inatçı küçük ses bize neden bu kadar eziyet ediyor?"
"Pek çok farklı hocaya sahip olmanın genç bir zihin için zararlı ve kafa karıştırıcı olduğunu düşünüyorum. Aynı şekilde, yüz kitabı öylesine okumaktansa tek bir kitabı derinle­ mesine öğrenmenin çok daha iyi olacağına inanıyorum," dedi. "Çağdaş dünyanın benimle aynı fikirde olmadığının farkındayım ama sonuçta Platon'un tek bir hocası vardı, İskender'in de öyle."

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Eğer çağdaş kafa yapısı maymun iştahlı ve hercaiyse, klasik kafa yapısı dar görüşlü, tereddütsüz ve amansızdır. Günümüzde karşınıza kolay kolay çıkmayacak türden bir zeka bu. Böylelerinin en iyisini bile ko­ nudan saptırmayı başarabilsem de içten içe onlara fena halde takıntılı olduğumu söylemeliyim.
"Yani sen gerçekten de psikolojiye bir bilim dalı denebileceğini mi söylüyorsun?" dedi kaygıyla. "Elbette. Başka ne olabilir ki?" "Fakat Platon bile sınıf ve koşullanma gibi şeylerin birey üzerinde değiştirilemez bir etkisi olduğunu biliyordu. Bana göre psikoloji eskilerin kader dedikleri şey için kullanılabilecek sözcüklerden biri." "Psikoloji başlı başına korkunç bir sözcük."
Reklam
"Eğer romantikten kastınız yalnız ve içine kapalıysa," dedim, "bence en iyi klasikçiler romantiklerden çıkar." Güldü. "Genelde en büyük romantikler başarısız klasikçilerdir.
Gözleri grinin aynı tonundaydı, bakışları zeki ve sakindi. Çok güzel bir kız, diye geçirdim aklımdan, sıradan bir gözün farkına varamayacağı, adeta Orta Çağ'ı çağrıştıran sarsıcı bir güzelliği vardı.
Geçenlerde on sekiz yaşlarımdayken eski bir deftere karaladığım şu satırları buldum: "Buradaki her şey çürük kokuyormuş gibi geliyor bana, fazla olgunlaşmış meyvelerdeki gibi bir çürümüşlük kokusu bu. Bu korkunç doğum, çiftleşme ve ölüm düzeneği, Yunanların miasma, yani kirlilik dedikleri hayatın bu ür-19 G i ZL i TARİ H kütücü kargaşası başka hiçbir yerde aslında bu denli vahşi olmasına karşın güzel görünsün diye bu kadar allanıp pullanmamıştır herhalde. Ve insanlar başka hiçbir yerde her şeyin değişebileceği yalanına ve ölüme, en çok da ölüme, ne olursa olsun ölüme böylesine inanmamıştır."
Kısacası, adını tam olarak koyamasam da varlığıı n ın kusurlu olduğunu derinden hissediyordum
O yıllara dair sal ı iden de başka bir şey hatır l amıyorum. Hatır l adığım kadarının içine nüfuz eden, "Disney'in Harika Dünyası"nı seyrettiğim pazar geceleriyle bağdaştırdığım o melankolik ruh hali ise hi l lii belir­ gin bir yere sahip. Pazar kederli bir gündü; ertesi sabah okul olduğu için erkenden yatar, ödevlerimi yanlış yaptığımı zanneder, endişelenir dururdum. Ama Disneyland'in ışıl ışıl şatolarının tepesindeki gökyü­ zünde patlayan havai fişekieri izlerken daha büyük bir korku, okul ve ev arasında gidip gelen bu iç karartıcı hayata hapsolma korkusu beni yiyip bitirirdi; bu da bana müthiş bir keder içinde olmam için sağlam bir bahane verirdi.
Reklam
Çok arkadaşım yoktu ama bu benim tercihim miydi yoksa koşullar mı böyle gerektiriyorr l u bilmiyorum. İyi bir öğrenciy­ dim sanırım ama öyle olağanüstü derecede başarılı da değildim.
Bence benim ölümcül hatar nne pahasına olursa olsun göze güzel görünen şeylere duyduğum hastalıklı özlem.
Şimdi, bütün o araştırmacılar gittikten ve hayatım sakinliğe kavuştuktan sonra anladım ki yıllarca bambaşka bir yerde olduğumu sanmış olsam da aslında hep oradaydım, o uçuruma saplanıp kalmıştım: gökyüzü elma ağacının tomurcuklarının ardında kararırken ve aslında o gece yağacak olan karı haber veren ilk soğuk hava hissedilirken ben o uçurumun tepesinde, yeni biten çimierin üstündeki çamurlu ayak izlerinin ya­ nında duruyordum.
Bir kişi mutluluk hissettiği sürece diğer herkes bu mutluluktan bir parça tadacaktı; ama eğer biri acı çekerse, herkes bu acının gölgesinden payını alırdı. Toplumsal bir hayvan olan insa­na bu deney daha gelişmiş bir hayatta kalma içgüdüsü kazandırırdı. Bir baykuş veya kobra yok olurdu.
5,5bin öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.