youtu.be/T1krbQMVgu4?si=...
Gözümün nemini yastığıma dağladım.
İsyan dolmuş damarlarım.
Şarkılar söyle
Sen uzaktan sev beni.
Baktıkça yağmurlara, daldıkça yağmurlara
Şarkılar söyle.
“Tahammül”, kökeni Arapça “hamal” olan sözcük. Sık sık kullandığımı fark ettim. Neden bir şeylere, insanlara bu kadar çok tahammül etmek zorunda kaldığımı bilmeden yaşıyor olabilirim. Aslında hepimiz böyleyiz sanırım. Herkes, bir diğerine tahammül ediyor diye düşünüyorum. Peki tahammül etmesek, gerçekten olduğumuz gibi davransak ne olur diye düşündüm. Sanırım bu kez de en çok tahammül edilen kişi biz oluruz.
Bu sözcüğün kökeni dedim ya “hamal” diye. Yani “bir şeyleri taşıyan” demek. Sahiden… Tahammül eden kişi de bir başkasının duygularının, düşüncelerinin, davranışlarının yükünü taşımıyor mu? Taşıyor evet. “Tahammül etmek” ile “katlanmak” aynı şey midir bilemiyorum.
Neyse, toplum içinde sırıtmamak için herkes birbirine tahammül etmeli gibi görünüyor. Tahammül sınırlarımızı çizerek tahammül etmeye devam edeceğiz.
youtu.be/TXzO1FT6OVs?si=...
Ben suyumu kazandım da içtim.
Ekmeğimi böldüm de yedim.
Alkışı duydum, ihaneti gördüm.
Sesim de oldu, sessizliğim de.
Seviştiğim de oldu benim.
“Turan” kelimesi, bir Orta Farsça son eki olan (ve bu nedenle bölge ya da ülke ismi ifade eden) “-an” ile, “kötü ruh, cin” gibi anlamlara gelen “Tura” kelimesinin birleşmesinden türemiştir: Kesinlikle medeni, yerleşik halkların kırsal-göçebe komşularına besledikleri düşmanlık hisleriyle desteklenen bir değerlendirme. Öte yandan, aynı şekilde muhtemeldir ki, “cesaret, yiğitlik” anlamına gelen Farsça “Tur” kelimesinden türemiş olabilir.
Levi, Scott C. (2002). Türkler Ansiklopedisi C-1, 388-392. Ankara. sf. 391.