Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Yunus Emre Acarer

Yunus Emre Acarer
@moebius
İzmir'de Görüşeceğiz
"Paşa epeyce sert konuştu," demişti. "Hele, Generalin Yunanlıları arkalar veya acındırırcasına söylediği bir söz üzerine: "Görüyorum ki, siz ev sahibiyle hırsızı bir tutuyorsunuz" demesi yok mu, adamcağızı adeta şaşkına çevirdi. Kekelemeye başladı. Paşa sesini gittikçe yükselterek: "Bu facianın mesulleri müttefikiniz İngilizler ve siz Fransızlarsınız," diyordu. "Yunan ordularını teçhiz edip üstümüze saldırdınız; Anadolu'ya kundak sokan siz oldunuz. Şimdi de merhabet ve insaniyet tellalığı etmeye kalkışıyorsunuz."Ben Fransızcamı unutmuştum. Öylesine bir heyecan içinde idim. Sanıyordum ki bütün söyledikleri kelimesi kelimesine tercüme etsem ihtiyar Generalin bir tarafına inecektir. Nitekim, bir kere sözünü azıcık yumuşatayım dedim. Hemen, bana döndü:"Yanlış tercüme ediyorsunuz!" dedi. Paşa'yı hiç Fransızca bilmez zannıyle bu hayatı işlemiştim.
Sayfa 174Kitabı okudu
Reklam
Sakarya Vadilerinde
"İlk gelişlerinde "korkmayın bizden" demişlerdi. "Size bir kötülüğümüz dokunmaz, biz Halife Padişah tarafından sizi Kemal çetelerinden kurtarmaya geliyoruz", demişlerdi. Yirmi gün sonra büsbütün başka adamlar oldular. Davarımızı alıp kestiler. Hayvanlarımızı süngülediler. Tarlalarımızdaki sararmış ekinlerden tut da kuyudaki kışlık tohumlarımıza kadar bütün ürünlerimizi söktüler. Yüklenemediklerini ateşe verdiler. Derken sıra karıya kızana geldi. Ney ziynet altınlarını, ne ırzlarını namuslarını bıraktılar. Karşı koyanları, teslim olmayanları döğdüler, yaraladılar, kuzu çevirir gibi ateşte kavurdular. Bizim köyden Ahmed'in gelini sizlere ömür böyle kavrularak öldü. Mehmed'in on üç yaşındaki kızı kötürüm yatıyor."
Sayfa 159Kitabı okudu
Sakarya Vadilerinde
Düşman çekilirken her şeyi öyle sistematik bir tarzda yok etmişti, öylesine taş taş üstünde bırakmamıştı ki, insan, ilk bakışta buralarda bir zaman oturanlar var mıydı diye şüpheye düşerdi.
Sayfa 158Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Birkaç Söz
Mesele basittir: Türkiye'nin sahibiyiz. Bağrından koptuk; kucağında yaşıyoruz; kollarında öleceğiz. Bu vatan, damarlarımızdaki kan kadar bizimdir. O halde onu tek başımıza koruyabilmek gücünde olmalıyız.
Atatürk Türkiyesi Küreselleşmeye Direnebilir Mi?
Türk Devleti'nin bir süredir devleti yöneten çapsız yöneticileri ve etki ajanları sayesinde belleği güdükleştirilmiş, hatta sıfırlandırılmıştır. Daha dün Yaşar Kemal'in Türkiye'ye, Türk Devleti'ne, Türk Silahlı Kuvvetleri'ne hakaretler yağdıran söylemlerini bugün unuttuk, unutturulduk. Yarın Şevki Yılmaz'ı, Yaşar Kaya'yı, Mehmet Sabri Erbakan'ı, Metin Kaplan'ı, Hasan Mezarcı'yı, Taner Akçam'ı, Halit Berktay'ı, Cengiz Çandar'ı, Nazlı Ilıcak'ı, Mehmet Eymür'ü, Merve Kavakçı'yı, belki de Abdullah Öcalan'ı ve de on binlerce şehidimizin acısını unutacağız, unutturulacağız. Türkiye işte bu olgu nedeniyle uyanamamakta, derlenip toparlanma fırsatını bulamamaktadır. Politika, basın ve daha pek çok alanda Türk Devleti'nin belleğini yok eden etki ajanları bizi yönetmeye, ülkenin gündemini belirlemeye, kamuoyu oluşturmaya devam etmektedirler. Bunca devlet, Türklük ve Cumhuriyet düşmanı şeriatçı ve ayrılıkçı-etnik ırkçının yanı sıra, bu statükonun devamından yana olan dış ülkelerin de lojistik desteği eklendiğinde, bu kara yazgının biz örgütsüz-dağınıtık Cumhuriyet aydınları tarafından değiştirilmesi hayli zor görünmektedir.
Reklam
Atatürk Türkiyesi Küreselleşmeye Direnebilir Mi?
Türkiye Cumhuriyet'i özgürlükler adına yıkmaya çalışanların, savunmaya çalışanlardan daha özgür ve güçlü olduğu garip bir ülkedir.
Tezat
Hiçbir okuldan çıkmayan, hiçbir fikir terbiyesi almayan, hiçbir kontrol altında da bulunmayan kırk bin kişinin köylerde halkın dinine sahip kesildiğini milletvekillerimizden işitiyoruz. Bunlar sadece namaz kıldırmakta değildirler. Ramazan'da oruç tutulacağını öğrenmekte değildirler. Bunlar doğrudan doğruya kendi kapkara cehaletlerine göre sözde bir şeriat dünyası nizamının temellerini atmak, halkı cennet ile cehennem arasında seçmeli bırakarak kendi kaba ve kör telkinlerine inandırmak, Garp medeniyet ve kültürünün bu memleketteki asırlık kazançlarını çökertmek davasını gütmektedirler.
Sayfa 153Kitabı okudu
İmparatorluğun Batış Yılları
Bir tek Türk'ün bile Atatürk'e sövebildiği Türkiye nesli ile övünebilir? Camilerimizde, dolaylı veya dolaysız, sövüyorlar ona! O camilerde ki Atatürk olmasaydı pek çoğunun minareleri çoktan çan kuleleri olacaktı!
Sayfa 154Kitabı okudu
Son söz
Atatürk devrimlerinin temeli layisizmdir. İçtimai hürriyetlerdir. İkisine de hıyanet ettik. Biz bugün hikayelerini anlattığım 1908 Meşrutiyet havası içindeyiz. Hala davamızın bir medeniyet davası olduğunu kavrayamayanların kurbanlarıyız. Bir defa vatanın yarısını kaybettik. Bir defa bütününü kaybettik. Battık. Gökten Atatürk indi ve öyle bir kaos içinden çıktık. Onun ölümünden yirmi beş yıl sonra, otuz beş bin yobaz okulunda Türk çocuklarını koca imparatorluğu batıran zihniyetle yetiştiriyoruz. Bir milletin aklını başına toplaması için Tanrı onu daha nasıl imtihandan geçirebilir?
Sayfa 124Kitabı okudu
Batış
Ama İslamcılık da yalnız biz Türklerdeydi. Filistin ve Irak cephelerinde ordumuza Hint Müslüman askerleri saldırıyordu. Peygamberin torunları İngilizlerle birleşerek Hicaz'da isyan etmişlerdi. Lawrens'in emri altında Medine'ye hücum eden Emir Faysal'a karşı dedesi Muhammed'in kabrini biz Türkler savunuyorduk.
Sayfa 120Kitabı okudu
Reklam
1914'e Doğru
Halk yığınları medrese hocalarının hükmü altındaydı. Daha doğrusu biz Türkler, yüzde doksan kendi Orta Çağ'ımızın miskinliği ve körlüğü içinde pinekliyorduk. Hocaların halka verdikleri inanç, şeriat rejiminden ayrıldığımız için bu felaketlere uğradığımızdı. Yeniden Asr'ı Peygamberi'ye, yedinci milat yüzyılına dönmeliydik. Topraklarımızı paylaşmak ve Anadolu'da yeni yeni devletler kurmak isteyenlerin de dileği bundan ibaretti: Biz Türkler kurtuluş yolu bulamamalı, medrese kafasının karanlığı içinde göçüp gitmeliydik.
Yunan Mezaliminden Sorumlu Olan Kimdir?
Nitekim Karacabey kazası ahalisi Yunan kuvvetlerinin tahliyesi sırasında kasabanın tahrip edileceğini anladıkları için mevki kumandanına kaymakam vasıtasıyla müracaat ettikleri zaman Yunan kumandanının, "Ben ahalinin hayatını korumayı üzerime alamam ve size hiçbir surette yarım edemem. Çünkü geriden gelecek olan intikam alayıdır. Sekiz yaşından yukarı olan bütün ahaliyi imha edecektir." dediği Bursa vilayetince yapılan resmi bir tahkik neticesinde sabit olunmuştur.
Sayfa 126Kitabı okudu
Manisa Harabelerinde
Ya ırz faciları? Bütün şehirler ve köyler bu bahis geldiği vakit susuyor. Zira yaşayan kadınlar ve kızlar için bu facia süngü yarası gibi değildir. Bakirenin, dulun veya zevcenin hayatında bir leke gibi kalıyor. Yolda on üç, on dört yaşında bir köylü çocuğu ile konuşuyorduk. "Nişanlın var mı?" diye sorduk. -Vardı, ama... -Şimdi yok mu? -Nişanlıma gavur dokundu. Onun için kadınlar ve kızlar bu ıstıraplarını anlatmaya değil, unutturmaya çalışıyorlar.
Manisa Harabelerinde
Daha eşyamızla uğraşırken evin genç sahibi bize ordumuzla beraber döndükten sonra, bahçesinde neye tesadüf ettiğini anlattı: -İki erkek naaşı vardı, kim olduklarını tanıyamadım. Şuracıkta, havuzun kenarında bir gebe kadının karnını yarmışlar, yedi sekiz aylık çocuğunu çıkarmışlar, bu avuç kadar yavruda bile süngü yarası olduğunu gözümle gördüm.
Manisa Harabelerinde
Afyon bozgunundan ordumuz gelinceye kadar hemen bütün köylüler aç, çıplak dağlarda ve korularda yaşamışlardır. Yunan ordusuyla yerli Hristiyanların basit bir programları vardı: Yakmak, soymak ve öldürmek... Dinlemeye tahammül edemediğimiz kadın facialarıyla işkenceleri hesaba katmıyorum. Bu üç imtihandan kurtulabilenler korku ve dehşetten büyümüş gözlerle bize bakıyor. Hemen hepsi meskensiz, ekmeksiz, parasız, hayvansız ve eşyasızdır.
Bornova'da Son Gece
İzmir işgalinden beri birçok muharrirler ve hatipler Yunan istilasını vatanın bağrına saplanmış bir hançere benzettiler. Bu hançer geçen sene vatanın kalbi zannolunan yere kadar yaklaştı ve Sakarya zaferinden itibaren yavaş yavaş, sıyrıla sıyrıla, etimizin içinde kıvrılarak, kabzası ve çeliği Türk kanıyla kıpkırmızı çıktı. Büyük acı ruhumuza kuvvet verdi, fakat bağrımızdan yaralıyız. Zaferin ve intikamın harareti içinde sızısını duymadığımız bu yara derindir ve senelerce tedavi edilmek ister.
Sayfa 63
Reklam
Bornova'da Son Gece
Dünyada hangi facia, Avrupa Türklerinin macerası kadar uzun ve acıklı olmuştur? Bütün bir asır, o büyük Türk vatanının yangın alevleriyle aydınlık ve kökleri toprağın yedi kat dibinden sökülen Türk unsurunun lanet ve imdat sesleriyle doludur.
Gençler Bilseydi
Mebuslar Meclisi'nde devleti parçalamak isteyen istiklalci ve muhtariyetçi unsunlar, bozuk kanlı Türk politikacılarını avuçları içine almışlardır. Rumlar Rumcu, Ermeniler Ermenici, Araplar Arapçı, Arnavutlar Arnavutçu. Yalnız Türkler Osmanlıdırlar. Türkçülüğün şöyle böyle belirdiği vakit, onun üzerine bizzat Türkler hücum eder. Şeriatçı gazeteler Türk kurtuluşunu sağlayabilecek bütün fikir cereyanları, bütün yeni tesisleri aforoz etmektedirler.
Teraneler
Büyüksüz millet olmaz. Nitekim küçüksüz millet de olmaz. O küçüklerdir ki kudret sahibi yaşarken onu "hep", düştükten veya öldükten sonra da onu "hiç" görürler.
Cumhuriyet
Başta hanedan ve saltanatçılar olmak üzere Tanzimat muvazaacıları, bütün irtica, yeni devletin Anadolu'da Türkleşmesini cemaat menfaatlerine uygun görmeyenler, sebepli veya sebepsiz Türk'ten başka bir ırktan gelmiş olmak kompleksi içinde kıvrananlar, nihayet menfaatleri eski devlet ve müesseseler nizamına bağlı olanlar, padişahlığın kalkmasını başkentin değişmesini derin bir kaygı ve hınç ile karşıladılar.
İnkılapçılığı
Milletteki fikri uyandırmalı, zihniyeti değiştirmeli. Millet, fikri uyanmadıkça terakki edemez ve zihniyeti değişmedikçe medenileşmek ve yükselmek yoluna giremez.
Atatürk'ün Sağlığı
Hüseyin Cahit Yalçın bana bu hikayeyi anlattıktan sonra: Yaşarken, yenilmeyen Atatürk'ün öldükten sonra yenileceğini zannedenlere şaşıyorum,diyordu.
Reklam
‪Türk Budun, Ökün!
Şimdi herkes akl-ı evvel oldu. Beş on tekerlemenin tekrarlanmasıyla dünyayı bir çırpıda düzeltiveriyorlar. Millet hainliğine kadar varan her şeyi söyleyip de yine "özgürlük yok" diye bağıran siyaset palyaçolarına, çocuk aldatır gibi yalanlar söyleyerek olmayacak vaadlerde bulunanlara baktıkça kıyametin kopmakta olduğuna inanmak gerekiyor. Karşılıklı suçlamalar... Biri ak derse öteki mutlaka kara diyor. Biri "kalkınıyoruz" diyor, beriki "batıyoruz" diye bağırıyor. Kendisini herkesten akıllı ve ileri gören manyaklar, yabancıların soytarılığını yaptığı halde milliyetçilikten dem vuran utanmazlar, Türk topraklarından taviz vermeyi öğütleyen hayasız yazarlar meydanı bir sirke çevirmişler. Sirkte hayvanlarla palyaçolar maskaralık ediyor ve toplumsal alıklığın içinde yüzen bir kalabalık onlara alkış veya kargış tutuyor.
Sayfa 221 - Ötüken NeşriyatKitabı okudu