Hocamla aynı kurumda çalışıyor olmanın da etkisiyle gelen bir merak sonucu başladım okumaya. Açıkçası çok bilimsel ve anlamını bile bilmediğim medikal sözcüklerle dolu teorik bir kitapla karşılaşacağımı düşünmüştüm. Sizi bir şey diyim mi? Okuduğum en eğlenceli, en öğretici ve en keyif aldığım kitaplardan biriydi. Her okuduğum kitap sonrası buraya gelip yorum, inceleme yazmaya üşeniyorum açıkçası ama bu notu özellikle de kendim için bırakmak istedim.
Yalnızca kadınların değil, erkeklerin de okuması gereken -hatta arttırıyorum, ilkokullarda ödev niyetine verilmesi gerekli bence. O kadar sade bir dille kadın ve erkek beyninin fizyolojik farklılıkları anlatılmış ki heyecan duymamak elde değil. Ortamlarda satılacak bir sürü bilgi edindim:) hatta bir sır da vereyim, artık erkek arkadaşımın şapşallıklarına o kadar bozulmuyorum. Benimle dizi izlerken uyuyakalması ama maç izlerken hop oturup hop kalkması sinirime dokunmuyor artık. İletişim kurarken nelere dikkat edeceğimi bilmek kendime güvenimi de arttırdı. Kadınlar dır dır mı yaparlar yoksa bu erkeklere mi öyle gelir? Erkekler hangi alanlarda neden daha iyiler? Kadınlar hangi alanlarda daha üstün? Geçmişten günümüze sonuçları ağızları açık bırakacak deneyler ve tarihten örnekler. Çok beğendim. 10 üzerinden 11 veriyorum.
Son zamanlarda okuduğum en etkileyici kitaptı. Genelde okuduğum kitapların aksine farklı türde bir kitap seçtim, çok düşünerek aldığım bir kitap değildi. Çıtır çerezlik olur diye düşünmüştüm ama hayatıma o kadar çok şey kattı, o kadar dokundu ki kalbime...
Dünyanın üç farklı kıtasında yaşayan üç farklı kadının hikayesi hiç beklenmedik bir şekilde birbirine dokunuyor hikayenin sonunda. Verdikleri savaş (erkek egemen toplumla, yoksullukla, mobbing ve dışlanmışlıkla, hayatla...) her sayfada bir kadın olarak beni mest etti.
Smita Hindistan'da yaşayan (yaşamak denirse) kast sisteminin en altında bir kadın. Tek istediği kızının daha iyi bir dünyada, hak ettiği saygıyı görerek yaşaması. Hayatı sindirilerek, sessizce pislik toplayarak geçmiş, aynı şeyi kızının yaşamasını istemiyor.
Giulia Sicilyalı esnaf bir babanın varisi, zeki ve çalışkan kızı. Babasının geçirdiği kazadan sonra omuzlarında hiç taşıyabileceğini hayal bile etmediği bir yükle kalakalıyor.
Sarah Kanadalı başarılı bir avukat. Yıllarca hak ettiği saygınlığı edinmek için canını dişine takmış, tuttuğunu koparmış ve sonunda kendine erkeklerin hegemonyasındaki zirvede kendine bir yer edinmiş. Hiç beklemediği anda hiç beklemediği yerden aldığı darbe sonunda ayağa kalkabilecek mi?
Bu kadınların savaşları örnek olsun tüm kadınlara.
Saç ÖrgüsüLaetitia Colombani · Yan Pasaj Yayınevi · 20206,6bin okunma
Açık bir pencerenin altında dikilirken o an yukarıdan bir bebek fırlatılıyor sanki. bebeği yakalıyorum tabii ki, kim yapmaz? Ama ardından başka bir bebek düşüyor ve elimdeki bebeği başkasına verip onu yakalıyorum. Bu böyle sürüp gidiyor. Ve ne olduğunu anlayamadan bir de bakıyorum ki tıpkı benim hünerle bebekleri yakaladığım gibi, onları birbirine vermekte çok ustalaşmış bir sürü insan ortalığı kaplıyor. Ama bir Allah'ın kulu da çıkıp, 'bu bebekleri aşağıya kim atıyor yahu?' diye sormuyor.
"Suyun mu yoksa bebeğin şokuyla mı ayıldı bilmiyorum. Ama benim yaptığım gibi yaparak, bebeğin her bir boğumunu ve kıvrımını yıkadı. Onu battaniyeye sardı. Göğsüne yasladı. En sonunda, kendinden bir parça koparılır gibi hıçkırıklarla bebeğinin cansız bedenini bana geri verdi."
İşte yazarın bu kitabında böyle insanın içine işleyen anlar var. Gözlerinizin önünde yaşanır sanki o olaylar. İstemeseniz de kapı önünden olanlara şahit oluyormuş gibi. Yan odadan kulak misafiri olmuşsunuz gibi. İçiniz burulur. Ama her kitabında da sizi ikilemler içine sokar. "Ben olsam ne yapardım?" diye düşünürken bulursunuz kendinizi
...arkadaşlık bir sis perdesinden başka bir şey değil. Bir gün güvenilir diye düşündüğün insanların, aslında yanıltıcı birer suretten ibaret olduklarını goruveriyorsun