Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Mücahit Mürşit Akyol

Mücahit Mürşit Akyol
@mucahitmursitakyol
6 Kitap Babası
Yazar
Master/Dumlupınar Üniversitesi-Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Ana Bilim Dalı
Kütahya
54 okur puanı
Aralık 2018 tarihinde katıldı
Uruk, Sümer ülkesinin Tufan'dan sonra ilk var olan şehirlerinden biriydi. O zamandan Gılgames'e kadar dört kral yönetmiş Uruk'u.
Reklam
Mücahit Mürşit Akyol tekrar paylaştı.
Baba Filmi Bir Sahne
Baba 3 filminin bir sahnesinde, M. Corleone Vatikan'nın yolsuzluklarından şikayetçi olur. Vatikan kardinallerinden birisi M. Corleone'ye bahçeyi gezdirirken havuzdan bir taş alır ve şöyle der: "Bu taşa bak. Senelerce bu havuzun içinde kaldı." Sonra taşı ikiye kırar ve gösterir. "Bak içi kupkuru. Senelerce su onu sarmasına rağmen o suyu içine almadı. Bizim Avrupa'daki adamlarımıza da aynısı oldu. Asırlarca Hristiyanlıkta kaldılar ama İsa içlerine giremedi. İsa içlerinde yaşamıyor." Şimdi siz söyleyin kendi insanlarınıza bakarak, bizde durum nasıl?
440 syf.
·
Puan vermedi
·
81 günde okudu
Akıl Çağı
Akıl ÇağıJean-Paul Sartre
8.6/10 · 2.196 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
260 syf.
·
Puan vermedi
·
226 günde okudu
İçimizdeki Balık
İçimizdeki BalıkNeil Shubin
9/10 · 214 okunma
Genler arasındaki bu karmaşık etkileşimlerin anlaşılmasıyla vücudu yapan asıl mekanizmalar da aydınlığa kavuşmuş olacak. Bu bakımdan Noggin mükemmel bir örnek. Noggin, embriyoda ki herhangi bir hücreye, üst-alt ekseninde hangi konumda olacağı talimatını tek başına vermez; bunun için başka g* ^ uyum içinde hareket eder. Başka bir gen, BMP-4 geni alt bölge genidir; embriyonun alt kısmını, yani karın yapacak hücrelerde devreye sokulur. BMP-4 ile Noggin arasında önemli bir etkileşim vardır. Bir yerde Noggin geni etkinse orada BAİP-4 geni işlev göremez. Sonuçta Noggın geni hücrelere "vücudun üst kısım hücreleri” olarak gelişmelerini söylemek değil, hücreleri alt kısmın hücreleri yapacak sinyali kesmektir. Gelişim süreçlerinin hemen hepsinin temelinde yatan, bu devreye sokma-devre dışı bırakma, yani açma-kapama etkileşimleridir.
Sayfa 133Kitabı okudu
Reklam
Yıllar sonra Ernst Haeckel tarafından savunulan "bireyin geçmişi türün geçmişinin tekrarıdır"(“ontogeny recapitulates phyî° geny”) yaklaşımı, her türün, embriyo gelişimi süresince kendi türü geçirdiği evrimsel süreci izlediğini ileri sürer. Bu görüşe göre insan embriyosu da, balık, sürüngen ve memeli evrelerinden geçiyordu. Haeckel,
Sayfa 124Kitabı okudu
Denizanası gibi çok ilkel hayvanlarda bu temel tasarımı pek göremeyiz. Denizanası farklı bir vücut planına sahiptir hücreleri biraraya gelerek, üstü ve altı olan diskler oluşturmuştur ön ve arka yüzü, başı ve kuyruğu, ayrıca sol ve sağ tarafı yoktu bu bakımdan denizanasının vücut organizasyonu bizimkini farklıdır. Vücut planınızı, bir süngerle karşılaştırmak boşuna zahmet etmeyin. Çok istiyorsamz deneyin, ama bu, anatomik değil, daha çok psikiyatrik bir sonuç verecektir.
Sayfa 117Kitabı okudu
Avukat fıkralarının çoğunun anafikri, avukatların aslında doymak bilmez köpekbalıkları olduğudur. Bu tür fikraların moda olduğu sıralarda embriyoloji dersi verirken, bu şakanın aslında hepimizle ilgili olduğunu düşünmüştüm. Hepimiz değişime uğramış köpekbalıklarıyız (ya da daha kötüsü, hepimizin içinde bir avukat var).
Sayfa 108Kitabı okudu
Bu sinirlerle uğraşırken aklıma, 2001'de Chicago'ya taşın­dığım ilk günler geldi. Araştırma laboratuvarı için bana yüz yıllık bir binada, yer ayrılmıştı. Laboratuvara elektrik tesisatı, sıhhi tesisat ve havalandırma gerekiyordu. Binanın içlerine girebilmek için ustaların duvarları yıktıkları o günü hatırla­dım. Ustaların, duvarın içindeki su ve elektrik tesisatıyla karşı­laştıklarında verdikleri ilk tepki, benim insan kafasını açıp trigeminal ve fasiyal sinirleri ilk kez gördüğümde verdiğim tepkinin aynısıydı. Duvarların içindeki elektrik tesisatı, kablo­lar ve borular karmakarışıktı. Aklı başında hiç kimse, sıfırdan başlayıp, kabloların tuhaf dolambaçlarla döşeneceği böyle bir bina planlamazdı. İşte asıl mesele de buydu. Eski bir plana göre 1896'da inşa edilen binanın tesisatında, daha sonraki yeniliklerin gerektirdiği biçimde düzenlemeler yapılmıştı. Binanın elektrik sıhhi tesisatını çözebilmek için, önce geçmişini ve her yeni kuşak bilimcinin ihtiyacına göre nasıl yenilendiğini anlamak gerekir. Aynı şekilde insan kafasının da uzun bir geçmişi vardır. Trigeminal ve fasiyal sinirler gibi karmaşık sinir ancak bu geçmişle açıklanabilir.
Sayfa 104Kitabı okudu
Sert kemikler, hayvanlardan korunmak için değil, onları yemek için ortaya çıkmıştı. Yani, balığın balığı yediği bu âlem, gerçekten çok sert başlamıştı. Önce büyük balık küçük balığı yedi, sonra da silahlanma yarışı başladı. Küçük balık silahlandı, büyük balığın çenesi de bu savunmayı yarabilecek şekilde büyüdü ve yarış böylece sürdü gitti...
Reklam
Chuck ile aynı arazi parçasını inceliyor olurduk. Ben kayadan, çıplak çöl toprağından başka bir şey göre­ mezken, Chuck aynı yerde diş ve çene fosilleri, hatta kafatası kemikleri görüyordu.
Büyük balığın küçük balığı yuttuğu doğrudur. Ama dişler, durumu eşitlemede önemli bir unsur­ dur. Sağlam dişleri varsa, küçük balık da büyük balığı kıtır kıtır yiyebilir. Küçük balıklar, dişlerini kullanarak ya büyük balığın pullarından sıyırır, ya küçük parçacıklarla idare eder ya da etli kısımlardan büyük lokmalar koparıp yerler.
Randynin bulduğu "içerideki balık”, bırakın tek bir kemik olmayı, iskeletin bir kısmı bile değildi. Randy’nin içerideki balı­ ğı, aslmda yüzgeçleri yapan biyolojik mekanizmaların içinde saklıydı. Fare, köpekbalığı ve sinek gibi birbirinden bu kadar farklı canlılar üzerinde birbiri ardına yaptığımız deneyler bize, bu formülün parçalarının büyük oranda ortak olduğunu göste­ riyor. Aslında, hayvanların hepsi, tek bir temanın çeşitlemeleri­ dir. Bu tema, bizi inşa eden formülde yazılıdır. DNA’nın diğer kısımlarını inceleyip bu formül hakkında daha fazla şey öğren­ dikçe de, Sonik kirpiden öğrendiklerimizin çok genel kapsamlı olduğunu fark ederiz. İster yüzgeç olsun ister üye, tüm uzantı­lar benzer genler tarafından yapılır.
Genetik Anahtarlar (Bu isme bayıldım)
Başlangıç noktamız tam bir bilmece. Vücudumuz, yüzlerce farklı türde hücreden oluşmuştur. Dokularımıza ve organları­ mıza kendine özgü biçimlerini ve işlevlerini kazandıran da bu hücre çeşitliliğidir. Kemiklerimizi, sinirlerimizi, b ağırsak larım ıb ağırsak larım ı zı vb. oluşturan hücrelerin görünümü ve işleyişi birbirinden tamamen farklıdır. Bu
Tarihöncesi geçmişimize ait bu olgular, insanoğlunun, diğer canlılar arasında özel ve benzersiz bir yeri olmadığı anlamına mı geliyor? Tabu ki hayır. Aslında insanın kökenlerine dair bir şey­ ler bilmekle, sadece varlığımızın olağanüstülüğünü pekiştirmiş oluruz. Tüm bu sıradışı yeteneklerimiz, tarihöncesi balıkta ve diğer yaratıklarda ortaya çıkıp evrimleşen temel öğelerden doğ­ muş, ortak öğelerden benzersiz bir yapı ortaya çıkmıştır. Bizler, canlılar âlemindeki diğer yaratıklardan ayrı değiliz; kemikleri­ mize, hatta birazdan göreceğimiz gibi genlerimize kadar bu âle­min bir parçasıyız.
327 öğeden 31 ile 45 arasındakiler gösteriliyor.