Guevara'nın sırt çantasında, Neruda 'nın kahkahası
Ve ezbere okuduğum bizim şairlerimiz geliyor aklıma
Felaket yakışırmış meğer onlara da ölmek
Çınar dediğin de gün gelir devrilirmiş usulca
Koyu karanlık sulara karışıp gitsin korku
Bana çocuklar betimle, sokaklarda büsbütün gülen
Kitapların yakılmadığı bir ülke adı söyle lütfen
Yıllar var ki böyle öfkelere dalmışlığım yoktu
önce kol sonra sürgü sonra anahtar açılır kapı
itilirim sırtımdan ben ebedi kiracı kesilmiş hükmüm
önce sürgü sonra kol sonra anahtar kapanır kapı
bir ömür boyu diri diri içmek için gövdemi
dolanır bacaklarıma balçık gibi ağır bir karanlık
çırpınsam küçücük pencerede çifte çapraz parmaklık
üstünde yüzüme örtülür binlerce kare demirörgü
her karesinde oyulmuş bir göz gibi kanar gökyüzü
batan güneşim kapının önünde kıpkızıl asılırım biran
ranzam tavana ranzam yere ranzam göğsüme çakılı
kımıldasam göğsüm boydan boya yırtılacak sanki
duvarlarını üstüme yıkacak hücrem adım atsam
adım atsam apansız kurşun değdi kanadına kuşun
tutun beni önüm berbat uçurum bu kimin sesi
bırak torbanı atlas'a ödüldür gökkubbeyi taşımak
düş kırıklığına salan salsın gözlerini bırak
ranzanda yatak yatakta düşlerin dağınık kalsın
yürü delikanlım beton altında toprak uyansın
duvarı duvara vur ateş gibi bir ıslık tuttur
yürü a benim deli gönlüm yürü kesilmiş hükmün
Düşlerim seni almaz, düşlerime müebbetim sığmaz
Bir dal fesleğen taksan da saçlarına yorulursun
Güneşi yatırsalar koynuma ısınamam
Bir yerine vardım ki gecenin sen yoksun..