Üç tektanrılı din de bize dünyadaki hayatımızın bir sınav olduğunu vaaz etti. Ama hiçbiri neden bazılarımızın sınav sorularının bu kadar kazık yerden geldiğini açıklamadı.
Ne kadar çok kendimiz olursak o kadar çok yalnızız bu dünya üzerinde. Bu yalnızlığın katlanılır hale gelmesi, ya üretken bir tek başınalıkla ya da birbirlerinin bağımsızlıklarını zedelemeden, sahip olunan ve küçük sırları da korunmaya devam ettiği, bu yolla çekiciliğin halen ayakta tutulduğu güven dolu bir ilişkinin varlığıyla mümküdür. Peki böyle bir birliktelik mümkün müdür? O sorunun yanıtını vermeye cesaretim yok ama herhalde ömür boyu aramaya değecek birkaç şeyden biri de bu olsa gerek.
Hikayede ki bazı ölümler çok zorlama ve yok artık dedirten cinsten olsa bile gerçekten okumaya değer. Bitirdiğiniz zaman evet işte yaşamak aşağı yukarı böyle bir şey olmalı dedirtiyor. Yıkıldığınız zaman bir şekilde toparlanmanın yolunun olduğunu görmelisiniz ölmediğiniz sürece hiç bir şey atlatılamaz değil. Gençliğinizin başında değer verdiğiniz şeylerin hayatın son demlerinde aslında ne kadar önemsiz olduğunu görüyorsunuz ve asıl değer verilmesi gereken şeyleri kaybettiğinizde de onları belki bir öküzde, belki bir çicekte anmaya ve hatırlamaya çalışıyorsunuz, kitabı bu kadar popüler yapanda aslında bu.